- 11.10.2011 00:00
Tenzile Hanım'ın vefatıyla birlikte onun cenazesine yurdun her tarafından gelen vatandaşların "o bizim de annemiz" şeklindeki samimi üzüntülerine tanıklık ederken memlekette kalpten kalbe yayılan bir sır da kendini açığa çıkardı:
Erdoğan -onunla hiç karşılaşmamış- pek çok kişinin sık sık rüyasına giriyormuş! Bunu fark ettiğimde, inanmakta pek zorlanmadım. Çünkü kendi çevremden de tanık oluyorum. Ona oy vermediğini söyleyenler dahi rüyalarında onu görüyorlar sık sık. Tıpkı, onun için dua edenlerin sayısının çok olması gibi. 'Başbakanlığının bittiği an' adlı yazıma gelen çok fazla sayıdaki mektuptan da doğruladım bunu.
Ta 1 Mart tezkeresi günlerinden beri şöyle bir 'söylem' vardır: "Ne ballı Başbakan! Hep son dakikada sıyırıyor paçayı!" Bir düşünün sahiden. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, e muhtıra karşısındaki duruşu, Ergenekoncuların oyunlarının bir bir deşifre olması, mesela umulmadık bir hızla yakalanan Danıştay saldırganının 'irticacı' çıkmaması, Erdoğan ve Arınç'a düzenlenecek olan suikast krokilerinin bulunuşu, AKP'ye açılan kapatma davasının reddedilişi, "daha da Davos'a gelmem" çıkışı, anayasa referandumunun sonuçları, PKK-MİT görüşmelerini medyaya sızdıranların umduğu tepkinin doğmaması vs...
2003'te 1 Mart tezkeresi oylanacağı vakit, Ergenekon'un ulusalcı kanadının da desteğiyle kulaklarımızda yankılanan bir slogan vardı. "Katil ABD, işbirlikçi AKP!" Irak işgalinin bizim topraklarımız üzerinden yapılmasına onay verecek tezkere kıl payı reddedildiğinde, sokaktaki vatandaş AKP'yi işbirlikçi olmakla hiç suçlamamıştı. Hatta pek çoğu, AKP'nin sırf ABD'yle müttefiklik ilişkilerini bozmamak için tezkereyi savunuyormuş gibi yaptığını söylüyordu. Bu konuda somut bir bilgileri olmasa da!
Erdoğan'ın "ananı da al git" sözü ne kadar eleştirilmişti. Heykele "ucube" demesinin yankıları henüz tam dinmiş değil. "Taraf olmayan"lar hakkında söylediklerinin nasıl algılandığı da unutulmadı eminim. Fakat...
Tüm bunlardan dolayı "Tayyip'e oy vermem" diyenlerin oranı bir türlü muhalefetin arzuladığı düşüşü sağlamadı. Sağlamıyor. Niye?
Erdoğan'ın Libya ziyareti öncesi Sarkozy ve Cameron'un ani bir kararla oraya gittiği günlerde bir Fransız yetkili, Erdoğan'ın Libya ziyaretini "poz vermek" olarak nitelemişti. Bu yetkilinin Sarkozy'nin Libya'ya gidiş biçimine bakmaksızın, Erdoğan'ı poz vermekle suçlaması kendine ne kadar Fransız kaldığının göstergesiydi kuşkusuz. Nitekim Sarkozy, yanına aldığı İngiltere Başbakanı Cameron ile birlikte Erdoğan'dan önce aceleyle gittiği Libya'da bir avuç insana hitap etmek zorunda kalmış, umduğunu bulamamıştı.
Son günlerde onun apar topar Ermenistan'la ilişkilerini ısıtmasına ve soykırımı dünyaya tanıtma çabalarına bakanlar yine popülist bir tavra girdiğini söylüyor ve pek inandırıcı bulmuyorlar. Bu yöndeki eleştirilerin en görünenlerinden biri ise Charles Aznavour'dan geldi. Yıllarca davasına gönül vermiş bu Ermeni sanatçıyı Sarkozy'nin duruşunda ikna edemeyen her ne idiyse, Türkiye vatandaşlarının üçüncü kez seçtiği Erdoğan'ın duruşunda ikna eden şey de oydu bana kalırsa: Sahicilik.
Erdoğan karşıtlarının gerek dışarıda gerek içeride anlamadıkları şey de bu: Başbakan haksızlık yaparken de, yanılırken de, öfkelenirken de, sevinirken de, acı çekerken de 'olduğu gibi'. Siyaseten kibar olabilirsiniz, siyaseten vicdanlı olabilirsiniz, siyaseten sevinip üzülebilirsiniz. Ama siyaseten sahici olmanız mümkün değil.
Kürt hareketini destekleyen arkadaşların sıkça başvurduğu bir argüman vardır: "Başbakan barış isterken samimi değil!" Erdoğan'ın Kürt açılımını başlattığı ilk günlerden beri çok ciddi hatalar yaptığını söyleyebilirsiniz, eleştirecek onlarca şey bulabilirsiniz, ki hepsi gerçektir. Onun barış istemediğini söylediğinizde ise buna inananların sayısı ne kadar uğraşırsanız uğraşın pek fazla olmuyor. Meclis açılır açılmaz sınır ötesi operasyon kararı almışken dahi...
O halde bağlayalım: Erdoğan'ın sahiciliği onun yaptığı yanlışlara rağmen halk tarafından güvenilmeye devam etmesine yol açıyor. Sahicilik ile kalp arasında böyle siyasetüstü ve kimsenin planlayarak kuramayacağı bir bağ var demek.
Erdoğan'ın kendisini, tabii partisini de aşan bir 'hal' bu. Taziye için gelen vatandaşların Tenzile Hanım'ı kendi anneleri olarak görmeleriyle biraz daha görünür oldu. Erdoğan'la aynı gözyaşının içinde akmalarının sırrı da burada olabilir. Türkiye'de olup bitenlerin sosyolojisini anlamaya çalışanlar, beğensinler, beğenmesinler, bu 'gündelik hayat gerçeği'ni gözden kaçırmamalı.
Yorum Yap