'Kim mânâ duyar ise...'

  • 29.07.2014 00:00

 Bayram sabahı, sahurdan sonra yattığımız saatte bu kez kalktık. Sonsuzluğun iki ucu bağlandı birbirine. Saatlerin ayarını yeniden yapma zamanı. Ama önce bir mola. Rutinden kopuş, saatlerin dışına çıkış, bayramlaşma...

İstanbul usul usul sessizleşti, tenhalaştı. Yalnızca bayramlarda sükun buluyor insan bu şehirde. Buna mukabil şehirlerarası yollar hıncahınç araba doldu, tatilciler ve sıla-i rahim yapanlar bir yana kaza haberleri, uzun araç kuyrukları, ek vapur seferleri gibi haberler kaldı biz şehirdekilere gündelik kaostan geriye.

Sadece iki gün daha böyle olacak. Hepsi bu. Yavaşlamaya, kendine dönmeye, tefekküre, ziyaretlere yeterince fırsat kalmadan geçecek olan bu günler biz İstanbullulara yine de bayram hediyesi.

Bayram evet bir yönüyle hediyeleşmek demek. Bunu somut hediye olarak düşünebiliriz tabii. Bir de manevi yönü var. Birbirimize vereceğimiz en güzel şeyleri verebilme niyeti. İçimizi dışımızı alevler sarmışken, bunca katliam, zulüm, haksızlık ortasında pıhtılaşmaya direnen vicdanımızla hangi güzelliği vaat ediyoruz peki birbirimize?

Birlikte bir güzelliği paylaşmanın, birlikte güzelleşebilmenin imkanlarına yönelmenin neresindeyiz? Barışa yol vermeyen ateşkeslerin, bombardımanların, yıkımların, harabeye dönmüş insanlığımızın neresindeyiz? Zulmetin ortasında yerlerin ve göklerin nurunu nasıl algılayacağız? Aşk evine doğru hicret edebilecek miyiz? Kainattaki tek hakikate?..

Aşk deyince aklımıza çiçek böcek dışında, cici uslu hallerimiz dışında bir başka şey daha gelmeli kuşkusuz. Celalin tezahürleri de dahil aşka. Varlığın kemali böyle mümkün. Tevhid şuuru celal ile cemali kendinde toplamakla anlamına kavuşuyor. O halde insanın her şeyiyle bir noktada toplanması, kainatın tek gönülden ibaret oluşu aşka ait bir sır olsa gerek. Her kalpte biricik olarak yaşanacak...

'Allah güzeldir, güzeli sever' ise fitnenin, öfke ve hasedin, ikiyüzlülüğün, riyanın, hırs ve kıskançlığın içinden güzel isimlerin saf tutuşunu seyretmeyi öğrenmek gibi bir yükümlülüğümüz var insan olma yolculuğunda. İşte bu yüzden birlikte güzelleşme tecrübesi vaat eden bayramlar beni hüzünlendiriyor, neşelendirmekten ziyade. Aşkın bir dava değil mânâ olmasının inceliklerini anlama yolunda kaybolup gidiyorum.

Kendi adıma bayram hiçbir zaman sevinç, coşku, neşe anlamına gelmiyor. Kavuşmalar, hediyeleşmeler, kucaklaşmalar hep hüzün veriyor. Çocuklar, ihtiyarlar, yetimler, huzurevindeki yalnızlar elbet buruk oluyorlar bayramda. Belki hepsinin hüznünü taşıyoruz bir parça üzerimizde. Ama hepsi bu değil.

Kendimde ne varsa sevdiklerime verebilmeyi isterdim, yetersizlik duygusu peşimi bırakmıyor bayram günleri. Yolun ortasında terk edilmiş bir köpeğin masum bakışları, usul usul dökülmekte olan öncü sonbahar yaprakları, nemli sıcaktan bunalmış beyaz saçlı teyzenin pencere gerisinden taşan umutlu bekleyişi, kepenkleri inmiş dükkanlar, bayram dolayısıyla kapalıyız ilanı asmış işyerleri, serin ikindilerde uzayan yalnız gölgeler... Hüzün veriyor gündelik hayatın akışına. Mânâyı dirilten ne varsa, kederlendiriyor, gözyaşıyla ifade ediyor bana kendini.

Ters düştüğüm, ayrıştığım, birlikte anılarım olan eski dostları düşünüyorum. Dışımdan kızmama rağmen, içimden sevdiğim... Anlıyorum ki, yarım kalmış vedaların getirdiği zorunlu ayrılıklar bir bakıma olması gerekenler. Hiçbir şey aynı kalmıyor. 'O her an bir oluşta...' Geçmiş geçmiyor. Ama zaten geçmiş yok. An var. An'da olabilme mahareti sınanıyor insanın bayramda.

Bir daha olmayacak olan ne varsa, hüzünlendiriyor yine. Sargı beziyle bağlanmış anılar kalıyor pansuman yaptığımız yaralardan geriye. Bunu kabullenmek, aslında adaletin gereği. Evet zulüm var, yanlış anlamalar, çarpık ilişkiler, haksızlıklar, mağduriyetler var. Bir o kadar da bunların hepsinin bir hikmeti var. Olan her şeydeki hayrı düşünmeye başlıyor insan sessizleştiğinde, tenhalaştığında. Aslında olması gerekenlerin olmakta olduğunu, her şeyin yerli yerinde durduğunu ve zulmün de adaletin bir tezahürü olduğunu; duyumsamaya başlıyor insan...

Kavuşmalar hüzünlü evet. Özlemi yakına getiriyor her kavuşma, 'bir' olmanın diliyle kederlendiriyor insanı. Ruha örtü olan nefsimizin engellerinden kurtulabilir ve kendimizdeki hakikat nuruna kavuşabilirsek, asıl bayram olacak. Hüznün içindeki neşeye kavuşmuş olacağız. Yaratılışın gayesini, Hakka ve hakikate dönerek 'ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım'ı paylaşanlardan; aşk şarabından içenlerden olabilmemiz ümidiyle. Yunus Emre'den: 'Bildik gelenler geçmiş konanlar göçmüş / Aşk şarâbından içmiş kim mânâ duyar ise...'

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Rahmi yılmaz
    Rahmi yılmaz
    8.05.2013 12:23

    Oya hanım sizi yeniortam günlerinizden beri izleyen okurunuz olarak hayallerinizi önemsiyorum heyecanla bekliyorum

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums