Güzellik medeniyeti

  • 10.05.2014 00:00

 İçimden itiraz etmek gelmiyor uzun zamandır. Olumlu cümleler kurmak istiyorum. Bir ağacın dalından sarkan yaprak gibi teslim olmak... Dünyanın bütün su-i zanlılarının karşısında, usulca hışırdamak... O halde büyük ve çoğulcu bir medeniyet kurmayı tartışırken zulme karşı pasif mi kalacaksın diye sorulabilir.

Kastım şu: Zulme karşı direnişin dilini itiraz üzerinden kurmaktan başka yollar da var. Çünkü itiraz etmek, önce sebeplerin ardındaki sebebi ve her şeydeki oluş hikmetini inkar etmeye götürüyor insanı. Ve bu, adalet duygumu fazlasıyla incitiyor. Benliğimin lekelerinden kurtulmak isterken egomun çeperini kalınlaştırıyor. Kendime daha fazla benlik vehmetmeye başlıyorum.

İtiraz ve inkar; kibrin arka bahçesi. Her hareketin, her düşüncenin, her fikrin, her oluşumun bir 'seçkincisi' var. Seçkincilik; kibrin bir tezahürü. 'Gizli benlik' savunmasının en sağlam kalelerinden. Dostlarla, sevdiklerimizle aramıza giren... Kibir; en sivri dilli zaaf, her ilişkideki gizli tahakküm. Neyin seçkincisiysen, onun esaretindesin oysa.

İmza toplayıp sanal odalarda tartışmak, belki mücadelenin sesini duyurabilmek için bir ihtiyaç ama biz onu 'seçkin' benliğimizin zaferi olarak algılıyoruz. İmza kampanyalarında ismin varsa direnmiş oluyorsun. Sosyal medyada 'unutmayacağız unutturmayacağız' demişsen vicdanın rahat ediyor. Üzerine geçirdiğin kimlik kılıfının konforuyla yetiniyorsun.

Önemli mecralarda söz sarf etmekle hayatın bütün gerçekliğine değmiş olmuyoruz, hayır! Aktivist olmak, imzayla yetinmekten daha işlevsel elbette. Ama pek çoğumuzun tecrübe ettiği gibi, bir süre sonra bir tür itiraz faaliyetinden ibaret kalabiliyor, işlevini yitirebiliyor aktivizm. Sana bir varoluş formatı, bir aidiyet kazandırıyor. Benliğini çoğaltıyor. Üzerine odaklandığın meseleler geri planda kalmaya başlıyor.

Sonra? 'Bu insanlarla olmaz!' diyerek olumsuzluğa meylediyor herkes diğeri hakkında. Aktivizmin dili ilişkilere, sanata salt bir itiraz gösterisi olarak tercüme ediliyor. Muhalif olmak, bir alışkanlık haline geldikçe adalet duygusu körelmeye başlıyor. Vicdanın sesi, direnişin çığlığı filan derken... Gitgide kendi sesinin seçkincisi olup çıkıyorsun; benlik putunu içten içe büyüten...

Zulme karşı direnişin dili diyordum; itiraz ve inkar olmadığında, muhaliflik gözü kara bir kibre dönüşmediğinde nasıl gerçekleşecek peki direniş? Benliğin en allı pullu bayrakları zirveye dikilmek için rekabete başlamadığında neyle direneceğiz, hangi dille? Asli tabiatımızın, varoluşumuzun hammaddesine yakınlaşarak... İyiliğe, doğruluğa, güzelliğe...

Gelgelelim bu beylik sözlerin karşılığı her birimizde farklı anlamlarda tecelli ediyor. Göreceli tanımlar bunlar. Ahlakçılık yapmaya kalkarsak, bu da gizli ve açık bir kibre dönüşüyor, direnişin değil tahakkümün dilini çoğaltıyor. Öyleyse neyi kast ediyorum iyilik, doğruluk, güzellik gibi varoluşumuzun ipuçlarını izleyerek direnişin dilini konuşabiliriz derken?..

Önce kendi dilimizin afetlerini fark edelim diyorum. Hayatın gündelik hallerinde yalan söylemeye devam ediyorsan direnişin ve dahi medeniyetin dilini nasıl kuracaksın? Kırdığın kalpleri onarmayı bir gurur meselesi haline getiriyorsan ya da mesela kendi kişisel yararcılığın başkalarına karşı verici olmanın daima önüne geçiyorsa... Neye karşı direnmektesin acaba?

Başkalarının sözlerini hiç çarpıtmadan durabiliyor mu dilin? Kötü zan üretmeden? Kötü sözlerden sakındırabiliyor musun kendini? Riyadan, gösterişten, hasetten, tahakkümden uzak tutabiliyor mu dilin seni? Başkalarının kusurunu, ayıbını aramaktan, durmaksızın onları kınamaktan, hakir görmekten, dedikodudan koruyor mu?

Sabah akşam dil afeti işleyerek direnişin dilini hakkıyla konuşmak mümkün değil. Bizi saldırganlığa, etrafa üstten bakmaya, ötekini aşağılamaya, ondan nefret etmeye yönelten bir direniş, direniş değildir. Haklı olmanın getirdiği gücü istismar ederek büyük medeniyet inşa edemeyiz.

Dürüst olma gayreti insanın iç dünyasını değiştirir. Tavırlarına, davranışlarına yansır sonra. Elleri, gözleri, kulakları, her organı 'gönül dili'yle konuşmaya başlar. Bütün organlarınla değişmeye başlarsın. İyiliğin, merhametin, vericiliğin, iyiliğin tezahürleri sende görünür olmaya başlar. O zaman artık herkesle ve her şeyle 'yek vücut' olma şuurunun bizi içimizden güzelleştirmesini izlemeye başlayabiliriz.

Direnişin dili bu güzelleşmenin tabiri caizse medeniyetini kurmaya başlayacaktır usul usul. Bir kalp ahlakından bahsediyorum. Varoluşun asli tabiatından gelen edeptir bu. Doğruluk, iyilik ve güzelliğin dışavurumu! Hakkın diliyle...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums