Kalbin mescitleri

  • 19.04.2014 00:00

 Akşam vaktinin girişine az kalmıştı. Soluk soluğa koşuyordum Boğaz sahilinde. Eşimle birlikte önümüze çıkan ilk camiye girdik. Cemaatle vakit namazı kılabilme imkanı bulduğum için sevinçliydim. Ezan başladığında içeriye vardık. Baktım, üst kata çıkan kadınlar bölümünün kapısı kilitli. İmama aceleyle burayı açmasını söyledim. Açamıyoruz dedi.

Vakit namazlarını şehrin herhangi bir yerindeki camiinde kılma alışkanlığında olanlar bilir, bu çoğunlukla böyledir. Kadınlar bölümü kapalı tutulur. Caminin girişindeki bir minik oda, hemen ayakkabıların konduğu dolapların gerisinde, kadınlar için tahsis edilir. Sıkış tıkış, oraya sığmanız istenir. Hele yanınızda çoluk çocuk varsa, hepten zorluk olur hem sizin için, hem cemaat için.

Bu kez cemaat namına toplam üç kişi var. O halde dedi eşim, izin verin bari caminin arka bölümünde, bir vakitler hanımlar için ayrılmış bölümde namazını kılsın eşim. İmam ise bana ısrarla arkaya, o kapalı bölüme geçmemi söylüyor. Ama diyorum, başıma daha önce de geldi, oraya mikrofon sistemi konulmadığı için, sizin sesiniz gelmiyor, bense buraya cemaatle namaz kılmaya geldim. Gerisini içimden ekledim: Buna engel olmak bir vebal yüklemesin sonra size!

Giderek huşum azalıyordu, imam beni cemaatle namaza teşvik edecek yerde, çık git, ayakkabı dolabının arkasına işini gör demeye getiriyordu. Gözlerim dolmuştu. Sessizlik oldu. Peki dedi imam, geç şöyle arkada dur. Bu buyurganlık ve zar zor koparılan izin karşısında minnettar olmam gerekiyordu. Aşk olsun dedim içimden hüzünle. Aşk girse keşke biraz da camilere...

Mescitlerin bize sunduğu en 'görkemli' davetin tevazuu olduğunu düşünürüm. Alnımızı secdeye koyduğumuzda hangi sırların nurlandığını anlama imkanına az ya da çok kavuşabiliyorsak, bu belki biraz olsun kulun kendi semalarına miraç etme gayreti taşımasıyla bağlantılı. İnsanın kalbiyle Rabbi arasında bir sır olan takvayı kendi aramızdaki göreceli ölçülere indirgiyoruz oysa.

Camide değişecek halılar üzerine, temizlenecek klima üzerine cemaat arasında dönen sohbetlerden ya da zikir ve çekilen tesbih sayısını belirlemekten derinleşmeye, tevazu ile yükselişlerimizin zirvesinde bir olmaya... Sıra gelmiyor. Bütün bunlar mabetlere ve müminlere duyduğumuz muhabbeti de giderek azaltıyor. Birbirimizle kurduğumuz ilişkiler yüzeyselleştikçe, ibadethanelerimizi de ruhumuzun harabesine çeviriyoruz.

Bir başka gün yine cemaatle vakit namazı kılmaya girdim. Gömlekli, kot pantolonlu bir hanım geldi. Altmış yaşlarında olmalıydı. Üst kata çıkana dek, ne tırnaklarındaki ojeye laf etmeyen kalmıştı, ne gömlekle pantolonuna. Farkında değildi. Yanımızda saf tutarken başını örttü. Pantolonun üzerine bir manto giymediği için bizlere hesap vermesi gerektiğini bilmiyordu. Yeni başlamış namaza. Yaşlandım, geç kaldım diyordu. Gözleri yaşlıydı.

Ondaki kusurları yüzüne vurmak yerine aşk ile dolu ruhundan feyiz almak da bir yoldu müminler için. Takılmadan görüntüdeki aksaklıklara. Ne de olsa, mümin kardeşinde bir kusur gördüğünde, önce kendindeki bir kusuru düzeltmek de edepten değil miydi...

Aynı şekilde dışlayıcı, ayrımcı söylemlerle verilen vaazların namaz için toplananların ihtiyacı olan maneviyatı sağlamadığı da bir gerçek. İsfahan'da kıldığımız bir Cuma'da 'kahrolsun Amerika' sloganları kadar çarpıcı değildi belki ama bu nefret kamçılayan söyleme büyük ve önemli bir camimizde denk geldim.

Şam'da Emevi camiinde gündelik hayatın nasıl da iç ile dışı birleştirerek devam ettiğine hayran kalmıştım. Eylemlerimizi ibadet şuuruyla yapma ihtimalinin gerçekleşebileceğini orada gördüm. Saraybosna'da limon kokulu hanımlar abdesthanesinin gündelik hayatın tortularını süpürerek insanda kainatın bütün zerrelerinin şükrünü eda etme hissi uyandırışına da aynı hayranlıkla tanık olmuştum. Camiye taptaze duygularla, dipdiri bir nefesle girmek mümkündü. Diyanet'in çabalarıyla bizde de bu yönde olumlu adımlar atılıyor.

Mescid-i Haram'da zammı sureyi okurken ağlayan imam, Hac vazifesini yerine getirmek için orada bulunan milyonları ağlatmaya başlamıştı. Varoluşun özünü, tevhidin asli mahalli olan kalpte soluyabildiğimiz ölçüde bütün yeryüzü mescit olabiliyor. Artık ne yandaki hacının seccadeye ayakkabıyla basışına takılabilirdim, ne de saf tutanlar arasında dolanıp ağlayan çocukların çığlıkları bana işleyebilirdi.

Kusurlar, eksiklikler setr olmuş, niyetler halis oldukça herkes en güzel amelin içinde bir olmuştu. Bulut, kuş, ağaç, gökdelenler; hepsi aşktan ağlıyordu. Bir gözyaşı damlası olmuştu alemler... Mabetlerin kilitli kapıları açıldıkça 'gizli hazine'ye ulaşıp güzelliğin cevherinde birleşmemiz mümkün. İnsanlığın kurak ikliminde bir damla yaş ile yeşerebilmek için...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums