Twitter ırmağının derinliklerinde...

  • 12.04.2014 00:00

 Twitter ırmağına ilk daldığım dönemlerde onda tevhidi bir nitelik buluyordum. Sanal alemlere fırlattığımız kelime terkiplerinin 'niyet sağlığı'mızı bozmasını değil, sahiciliğimizi arttıran ve her birimizin diğerimizle olan kesintisiz bağını hatırlatan bir paylaşıma dönüşme ihtimalini sevmiştim. Böyle sonsuzluğa akıp giden bir 'timeline'ın kendi an'ında tek bir organizma gibi kalabiliyorduk. Çoğaldıkça, çeşitlendikçe 'bir'leniyorduk biçimsel olarak.

Benim için bugünün dilinde bir tür tevhid serüveni vaat ediyordu twitter. Karşı yakanın bana en uzak kalan cümlecikleri dahi ırmağın içine düştüğünde, derinlere indikçe birbirine karışıyor, iç içe geçiyor, birleşiyorlardı. Sevmediklerimi sevebiliyordum twitter'da. Anlamadıklarımı hak vermesem bile anlamaya çalışıyordum.

Gerçek anlamda bir 'yurttaş gazeteciliği' imkanı sunmuştu twitter bize. Manipüle edilmiş haberlerle sahici haberler arasında bir ayrım yapabilmemizi sağlıyordu. Kendini ifade etmesi engellenmiş pek çok kişi ve kurum için bu eşsiz bir fırsat eşitliği demekti bu.

Fakat nefsin sınırlı terimlerine doğru akmaya başladı twitter ırmağı. Bizi birbirimizle çoğaltacağına, benliğimizin kafesine kilitledi. Bunun üzerine bir tür sınav olarak görmeyi denedim onu. Şahsi sataşmalara karşı susabilmek, nifak tohumlarını çoğaltıp meyve vermelerine engel olmak, haklıyken bile nefreti ve çatışmayı çoğaltıp yaymamak adına sükut etmeye çalışmak gibi davranışlarla -kimi zaman çaksam da- sınavı geçmeye çalıştım.

İzleyicileri susturmanın bir çare olmadığını gördüm. Onların arasında, içinde kalarak geçmeye çalıştım sınavlarımı. Hoşuma gitmeyenleri engellemek gibi bir 'özgürlük' bana bir süre sonra tek tuşla insanların üzerine salkım bombası atmayı da benimsetebilirdi, çünkü gündelik hayatın her anında başkasını yok etmeyi 'kolay' ve 'güzel' gösteriyor, buna bizi alıştırıyordu sanal alem.

Tweet'lerimizin istihbarat servislerince 'kirli' emeller doğrultusunda kullanılabildiği, toplumsal infial ve isyanların tutuşturucusu olarak ihtilallerin kolayca örgütlenebildiği, nefret suçu ve hedef göstermelerin giderek meşrulaştığı, 'evrensel hukuk' kurallarının kesintisiz çiğnendiği bir mecrada: Bizi yeniden sabretmeye, iyiliği ve merhameti çoğaltmaya, intikam ve öfke gibi dizginlenmesi zor ve çabuk sirayet eden duyguları dizginlemeye yöneltebilmesi umudunu korudum twitter'ın.

Yalan haber. Kışkırtma. Sataşma. Polemik. Belki en fazla olarak bunlara çarpıyoruz artık 'kesin bilgi' diye peşinden koştuğumuz pek çok cümle arasında. Giderek hiç birimiz diğerimizden emin olamıyoruz. Twitter, güven duygumuzun son kalesini de yıkmakta.

Kesin bilgi peşinde koşmak da bir şeyin doğrusunu, esasını, aslını, hakikatini öğrenme veya anlama kaygısıyla, keşfetme duygusuyla, halis bir merakla olmuyor artık. Kendi iddialarımıza delil oluşturma hevesiyle, kendimizi doğrulama ve kanıtlama derdiyle düşüyoruz. Bildiklerimizin seçkini haline gelmek, başka bilgilerin önüne geçerek bizdekini putlaştırmak için...

Kendini ifade etme özgürlüğü mahremiyet ölçüsüyle sınanır. Mahrem kaygısı kalktıkça kinini, nefretini, en 'kirli' çamaşırlarını dahi 'özgürce' ifade etmeye başlıyor insan. 'İfade özgürlüğü' gibi hep kısıtlanmış bir insanlık hakkını kullanmak adına durmadan kabarıyor benliklerimiz!

Davamız kendi ırmağımıza dalmak, suyun üzerinde veya daha derinlerde birikmiş vesveselerden, zanlardan, güvensizliklerden ve hınç haset gibi bizi suça yöneltecek kişisel zaaflardan kurtulmak değildi. Davamız, kendi serüvenimizi seyretme şuuruna erdikçe tüm biriciklerin 'bir'i oluşturduğuna şahitlik etmek gibi bir tevhid şuuruna varmayı da engelledi. Asıl olan 'benlik/ senlik' davasıymış meğer bizler için. Her birimizdeki parçalanmayan, bölünmeyen, silinip yok olmayan hakikat nurunu inkar etme davası!

Twitter'a erişim özgürlüğümüz engellendiğinde gözümü, parmaklarımı, zihnimi, dimağımı arındırmayı denedim. Olumlu, güzelliği çoğaltan, insanın ruhunu yükselten bilgilerin 'kesin' kaynağına dalmaya çalıştım. Bilginin kıymeti olumsuz bir haber veya yorumu kendine ölçü kabul ettiği oranda artmaktaydı. Olumsuz cümleler beni harabeye çevirmişti. Bizi 'aşağıların en aşağısı'na talip olmaya, buna heves etmeye yolluyorlardı.

Artık şunu kesin bilgi olarak söyleyebilirim. İnsan yüzüne dokunamayan, onu iki boyutlu görüntüye indirgeyen sanal alem, ilişkilerimizin gerçekliğini pek az kuşatabiliyor. Varoluşumuzun kokusunu, sesimizin biricikliğini, nefesimizi, dünyaya ve birbirimize değebilme maharetimizi hadım eden ve bizi asli boyutumuzdan kopararak bir cam ekrana sığdıran bu iletişim biçiminde birbirimizi sevebilmemiz çok zor. Sevmemek ise çok kolay. İnsan olma arzumuzu sürdürme niyetindeysek birbirimizle yeniden yüz yüze gelip mahcup olmamız gerekiyor öncelikle.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums