Muhalefetteki dağınıklığın nedenleri ve çıkış önerisi

  • 7.02.2018 00:00

  Muhalefet partilerinde belirgin bir dağınıklık hatta bozgun havası var.

Bu dağınıklığın tek nedeni muhalefet patilerinde yaşanan parti içi iktidar mücadeleleri değil.

Esas sorun, devletin parti devletine dönüşmüş olması.

Referandumda kabul edilen yeni anayasayla Türkiye’de sadece rejim değişmedi, devlet artık parti devletine de dönüştü.

Yani eskiden devletin kurumları vardı.

Yasama, yürütme, yargı ve bürokrasi şeklinde, kısmen de olsa güçler ayrılığı vardı.

Bunların bütününe devlet denilirdi.

Devletin politikası bu farklı kurumların ortak kanaatiyle oluşurdu.

İktidar partisi yani yürütme, bunlardan sadece biri olduğu için, muhalefet partileri iktidar partisini eleştirdiğinde devleti değil, devlet organizasyonunda yürütme görevini üstlenmiş birimi eleştirmiş oluyorlardı. 

Şimdi ise bütün bu kurumların yetkisini, gücünü kendi uhdesinde toplayan partili cumhurbaşkanı var.

Devlet denildiğinde akla artık bu kurumlar değil, tek bir kişi yani bütün yetkileri elinde toplamış Tayyip Erdoğan geliyor.

Onun her politikası, her sözü, her davranışı devlet politikası olarak görülüyor. 

Bu nedenle iktidarın yaptığı bir yanlışa karşı çıkmak, devlete karşı çıkmak olarak görülüyor.

Devletin yanında durarak hükümeti eleştirmek mümkün değil artık. Bu durum da muhalefet partilerini açmaza sürüklüyor.

Mesela, Afrin savaşı, ABD ile yaşanan pastör krizi gibi konular iktidarın yanlış politikalarının sonucu ortaya çıkan problemler.

Fakat alınan tavır devlet politikası olarak yansıtıldığından ve toplumsal refleks devletin yanında durmak şeklinde oluştuğundan “Devleti savunalım” derken iktidarın yanlışlarını savunmak gibi absürd bir durum çıkıyor ortaya. 

Bu açmaz, muhalefetin net tavır belirlemesini, sağlıklı politika üretmesini de zorlaştırıyor. 

Çünkü bir tarafta ‘üst akıl’, ‘bizi bölmeye çalışan dış güçler’ gibi büyük düşmanlar var, diğer tarafta devlet görünümlü parti iktidarı var.

İktidardaki parti, devletin yerine geçtiği için onun yaptığı yanlışlara yöneltilen her eleştiri, her itiraz düşmanın safında yer almak, düşmanın ekmeğine yağ sürmek olarak görülüyor veyahut gösteriliyor.

Kaldı ki bu sadece AK Parti seçmeninin algısı değil.

Eldeki araştırmalar bize gösteriyor ki (Konda’nın parti seçmen kümeleri araştırmaları mesela) toplumun nerdeyse yüzde 70’i dış güçlerin Türkiye’yi bölmeye çalıştığına ve ülkede işlerin iyiye gitmesini engellediğine inanıyor. 

Toplumun bu inancı muhalefetin işini zorlaştırıyor.

İktidara yapılan eleştiriler devlete yapılmış görüldüğünden, ‘vatan haini’ damgasını da beraberinde getiriyor. 

Bir taraftan vatan haini damgası yememek, diğer tarafta tüm bu sorunların müsebbibi iktidarın yanlışlarına itiraz etmek…

Bir taraftan iktidarı eleştirmek, diğer taraftan toplum nezdinde itibarını, konumunu, sözünün etkisini korumak… 

Muhalefetteki açmazı yaratan da bu sıkışmışlık.

Bu sadece bize has bir sorun değil.

Dünyadaki parti devletine dönüşmüş, bütün yetkinin tek bir kişide toplandığı rejimlerle yönetilen bütün ülkelerde benzer bir muhalefet sorunu var.

***

Peki ne öneriyorum?

Artık yeni bir durum var.

Ülke adım adım bilinmeze doğru sürükleniyor.

Ekonominin, eğitimin, toplumsal ayrışmanın ve dış politikada yapılan fahiş hataların yarattığı durum ortada.

Her alanda derin bir çürüme, tahribat ve çözülme yaşanıyor.

Bütün bunlara karşın toplumdaki huzursuzluk kutuplaşmayı büyütüyor.

Hal buyken eski söz ve yaklaşımlarla, eski muhalefet anlayışıyla devam edemeyiz.

Hepimiz kabul etmeliyiz ki kınamanın “Vay şunu da yaptılar”diyerek tepkisel çıkışlar ortaya koymanın ve bununla yetinmenin yararı yok. Olmadığını da gördük zaten. 

Sakın yanlış anlaşılmasın, susalım, sesimizi çıkarmayalım anlamında söylemiyorum.

Anlık, üslubu sorunlu, stratejik akla dayanmayan kuru tepkilerden bahsediyorum. 

Çünkü tüm bu kuru tepkiler iktidarın “Biz güzel şeyler yapacaktık ama ülke içi ve dışındaki düşmanlar bunu engelledi”mağduriyetine sığınmasına olanak sağlıyor.  

Bu nedenle yeni muhalefet anlayışına, yeni yaklaşıma, yeni üsluba ihtiyacımız var.

Mesele, iktidarı değiştirme meselesi değil. Çünkü sorun iktidarı değiştirme sorunu olmaktan çıktı.

Mesele, ülkenin varlığını, birliğini, iç barışını koruma meselesi. 

Öncelikle toplumun algısını değiştirecek yeni stratejiye, çabaya ihtiyaç var. 

“Toplumun algısını hesaba katmam, ben bildiğimi söylerim”demek, sözünüm etkisini umursamıyorum demektir. 

Yani toplumun önemli kesimi tarafından vatan haini olarak görülen, böyle bir anda ülkesini değil kişisel çıkarını düşünen insanlar olarak algılanan kimseler topluma etki edemezler.

Hem bu algının kurbanı olmaktan hem de iktidarın yanlışlarını destekler konuma düşmekten kaçınacak bir yaklaşıma, üsluba, politikaya ihtiyaç var.

Ülke için. Geleceğimiz için.

Sözümüzün etkisini korumak için.

Toplum nezdinde sonuç alıcı işler yapabilmek için.

Muhtemel bir yıkımda yeniden toplumu bir araya getirebilmek, burayı yaşanabilir bir ülke yapmak için.

***

Kişisel kanaatim eleştiriye, itiraza kulak tıkamış, bildiğini okuyan bu iktidarı bir tarafa bırakıp yüzümüzü topluma dönmemiz gerekiyor.

Her ne yapacaksak bu anlayışla yapmamız gerekiyor.

Sadece bir siyasetçinin çıkıp hepimizi kurtarmasını bekleme dönemi geçti.

Hepimize sorumluluk düşüyor. 

Yapabiliriz.

Milyonlarca iyi eğitimli gencimiz var. Aklı başında insanlarımız var.

Mevcut haklarını kaybetmek istemeyen kadınlarımız var.

Bu ülkede dostça, kardeşçe, özgürce yaşamak isteyen milyonlar var. 

İş sadece siyasetçilere değil hepimize düşüyor. 

Belki sokak sokak, şehir şehir dolaşmak insanlarla yüz yüze sohbet etmek, durumun vahametini anlatmak, yeni bir Türkiye hayali yaratmak o hayal etrafında toplumun bütün kesimlerini toplamak gerekiyor.

Toplumsal bütünlüğü sağlayacak, duygu birliği oluşturacak, daha iyi bir toplum olmanın mümkün olduğunu gösterecek, bunun iktidarı alma meselesi değil, yaşanabilir bir ülke olma meselesi olduğuna toplumu ikna edecek üslup ve yaklaşım gerekiyor.

Kabul edelim, iktidar medya gücüyle toplumun büyük çoğunluğunu psikolojik olarak kilitledi.

O kilidi açmanın yolu anlık tepkiler, öfkeli mesajlar, parti, mezhep, ideoloji çıkarını önceleyen yaklaşımlar değil.

Sert tepkiler, parti çıkarını önceleyen çıkışlar, ideolojik kazanım çabaları… Bu düğümü daha da çözülemez hale getirmekten başka işe yaramıyor.

“Aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek deliliktir” der Einstein.

Sadece iktidar değil, muhalif kesim de aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekleme akılsızlığından kurtulması gerekiyor.

Kısacası: Yeni üslupla, yeni stratejiyle, yeni yöntemle hepimize iş düşüyor. 

Ve işe kendimizden başlamalıyız. 

Mahallemizden, arkadaşlarımızdan, komşularımızdan başlayıp bütün toplumda, bütün ülkede duygu birliği yaratmanın yollarını bulmalıyız.

Aksi takdirde muhtemel bir yıkımı engelleyemeyeceğimiz gibi, sonrasında ihtiyaç duyulacak ortak aklın oluşmasını da zorlaştırmış olacağız. 

Küçük bir not: Bu yaşadıklarımız hepimizi ruhen, zihnen olumsuz etkiledi. Biraz dinlenmek, düşünmek belki de yeni bir üslup ve yaklaşım geliştirmek için yazılarıma bir iki hafta ara veriyorum.

Tekrar buluşmak dileğiyle… 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums