Huntington teorisi hükümeti esir mi aldı?

  • 4.07.2012 00:00

 Suriye’nin, Türk F-4 savaş uçağını düşürmesi olayı, Türkiye’nin, gerek değişim arayışlarıyla sokaklara dökülen ve kimilerinde kanlı çatışmalara sahne olan Arap coğrafyasını etkileme gücünün gerekse sivil-asker ilişkilerinin seyrinin sorgulanmasını gerektirir bir gelişme oldu. Gerçi Türkiye, gelişen demokrasisinin, özgürlük adına Arap sokaklarına dökülen insanlar için bir esinti kaynağı olabileceğini ancak kendi modelini dayatmak niyetinde olmadığını resmi söylemlerinde dile getiriyor. Her ne kadar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, geçen nisan ayında yaptığı konuşmada, “Yeni bir Ortadoğu doğuyor. Bu Ortadoğu’nun sahibi, öncüsü, hizmetkârı olmaya devam edeceğiz,” yolundaki sözleri tüm dünyada, “Yeni Osmanlıcığılın,”  ve “Dayatmacılığın,”  bir tezahürü olarak algılansa da.

Son iki hafta içinde, biri Ankara’da, Hollanda’daki Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi CESS ve Arı Grubu’nun ortaklaşa düzenlediği, Türkiye’de sivil-asker ilişkilerini irdeleyen, diğeri de Londra’da, Chattam House adlı düşünce kuruluşunun düzenlediği “Türkiye ve Arap Dünyası: Yeni Angajman Kuralları,” adlı iki ayrı toplantıya katıldım. Chattam House’da tartışılan, angajman kuralları, Suriye’nin, Türk jetini düşürmesine misilleme olarak Başbakan Erdoğan’ın, Şam’a karşı Türkiye’nin değiştirdiğini açıkladığı askerî angajman kuralları ile bağlantılı değildi, daha ziyade Türkiye’nin Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte oynayabileceği roller ve bu rolleri kısıtlayıcı faktörler üzerine odaklanmıştı. Ancak, Londra toplantısında, Suriye’nin Türk jetini düşürmüş olması da gündeme geldi ve bir katılımcı, Türk ordusunun saldırı değil savunma amaçlı (Diğer NATO üyesi ülkeler gibi) yapılanma içinde olduğunu dile getirdikten sonra, bana özel olarak aktardığı ve artık Türkiye’de de sesli olarak dile getirilen şu tesbiti yapıyordu;

“Diğer NATO ordularının tersine TSK, küçülürken etkinleşmeyi gerektiren bir yapılanmaya henüz geçmiş değil. Ordu mevcudunun önemli bir kısmı halen zorunlu askerlik hizmetini yapan mükelleflerden oluşuyor.” Bu katılımcı, üstü kapalı olarak, küçük, ama etkili vuruş gücü olmayan bir ordunun, Suriye karşısında sıkışabileceğini ima ederken, Suriye örneğinin, Türk jetlerinin, Kuzey Irak’ta yağdırdıkları bombalara karşı bomba ile yani misilleme ile karşılığın verilemediği bir durum olmadığının da altını çiziyordu.

Keza, Suriye’nin envanterindeki kimyasal başlıklı silahlar ile komşu Türkiye’ye göre orantısız ve aynı zamanda tehlikeli bir silahlanma içinde olduğunu, dolayısıyla Ankara’ya bu anlamda ciddi bir tehdit oluşturduğunu hatırlatmakta yarar var.

Kendi halkını acımasız bir biçimde katletmekte hiçbir sakınca görmeyen Suriye rejiminin, akıldışı eylemler içine girebileceğini Türkiye’nin hesap edip etmediğini bilmiyorum. Ancak, iç savaşın yaşandığı yanı başımızdaki tehlikeli bölgede Türk jetinin varlık göstermesine izin verilmemesi gerekirdi diye düşünüyorum. Jetin düşürülmesi olayı, Suriye’ye, “Bakın ben güçlü Türk ordusunun jetini düşürüp hem Ankara’ya hem de NATO’ya meydan okuyorum” deme fırsatı verdi.  Jet olayının, yakınlarda Tesev’in yaptığı araştırmaya göre, Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerde halkın -Suriye hariç- neredeyse yüzde 76’sının Türkiye demokrasisinden ilham aldığını söylediği Araplar nezdinde Ankara’nın  karizmasını çizdiğini söylersek yanılmış olmayız.

Türk jetinin, iç savaşın yoğun olduğu komşu Suriye hava sahasına -kısa süreli de olsa girilmiş- yakın bölgelerde uçuş yapması için hükümete akıl verenin asker olduğunu düşünüyorum. Hükümet de bu aklı, siyasi süzgeçten geçirmeden ve sonuçlarını iyi hesaplamadan yerinde bulup uygulamış olsa gerek. Bu noktada, ünlü Amerikalı teorisyen Samuel Huntignton’ın, 1957 yılında yani 55 yıl önce geliştirdiği ve orduların sivil yönetimlere tabii olacağı ancak askeri konularda karar alma yetkisini ellerinde bulunduracakları ve sonuç olarak özerk yapılarını sürdürebilecekleri bir modeli, AK Parti hükümetinin bir süredir benimsemiş olduğu sonucuna varıyorum. Zira, hükümet, uzunca bir süredir, 21’nci yüzyıl çağdaş dünyasında orduların sivil demokratik kontrolü için gerekli olan yasal reformları yapmak yerine siyasi ortamın lehine değişmesi halinde hemen eski vesayetçi anlayışa dönüş yapabilecek olan TSK’nın, ortaya attığı sembolik değişimlerle yetinmeyi yeğliyor.

22 Haziran Cuma günü, Suriye’nin, Türk F-4 jetini düşürdüğü sıralarda Ankara’da CESS ve Arı grubunun ortaklaşa düzenlediği Ankara toplantısında, işte bugünün dünyası için çağdışı kalmış Huntington teorisinin, TSK tarafından uygulanmasının isabetli olacağı görüşlerini destekleyenler çokça idi. Bir konuşmacı, zaten hükümetin de yasal reformları yavaşlatıp yerine TSK’dan gelen sembolik değişimlerle yetinmekte olduğu Huntington teorisini destekler bir modeli benimsemekte olduğunu hatırlatıyordu.

Ordunun siyasete geri dönmemek üzere asli görevi olan yurt savunması için kışlasına çekilmesini sağlayacak yasal reformları ihmal eden hükümet, büyük olasılıkla, asker ağırlıklı eski Türkiye’nin “maraza çıkarma” refleksinin cazibesine kapılıp F-4‘lerin savaş bölgesine yakın uçuşlarına ses çıkartmadı. Sonuçta irtifa kaybeden Türkiye oldu


loglu@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • roniyeneadımdan
    roniyeneadımdan
    25.04.2011 16:40

    12 eylül olmasaydı roni bu gün konuşamazdı bile ! yalancının mumu bir gün sönecek !

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums