- 23.11.2011 00:00
Başbakan Erdoğan, ha geldi ha gelecek diye yüzbinlerce gencin ve ailesinin merakla beklediği bedelli askerlik uygulamasına geçileceğini dün açıklarken pek çok hanede nefesler tutulmuştu. 30 yaşından gün alanlar, 30 bin lira ödeyerek, askerlikten muaf tutulacaklardı. 30 bin lira çok yüksek bir rakam; amacı da belli, bedelliden faydalanmak isteyenleri caydırmak. Kamuoyunda, oluşan genel kanı, “bedelli askerlikten yine zenginler faydalanacak” idi, biz de bu kanaatin yanlış olduğunu savunanlardan idik. Ama bedelliden yararlanacaklar için 30 bin lira ödeme koşulu getirilmesi, asıl şimdi, “bu haktan zenginler faydalanacaklar” kanaatini güçlendirdi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, bedelliden 460 bin kişinin yararlanacağını açıkladı. Onda biri bile yararlanamayacak, göreceksiniz, ya da malını mülkünü satacak aileler, oğulları için.
Başbakan, bedelli askerlik uygulaması ile terörle mücadelede asla zafiyet olmayacağını da vurguladı. Zaten, terörle mücadelede, bedelliden faydalanacak grubun da yer aldığı zorunlu askerlik hizmetini yapanlar kullanılmaz ki, bedelli uygulaması terörle mücadelede zafiyete yol açsın. Ama kamuoyu, iç güvenlikte, son derece sakıncalı olan ve bedelini de, onlarca canın gitmesiyle çok ağır ödediğimiz askerin kullanılmasına öylesine şartlanmış ki, Erdoğan da siyasetçi kimliğiyle, bedelli uygulamasının, terörle mücadeleyi zafiyete uğratmayacağını açıklama gereği duyuyor. Ama yanlış yapıyor. Topluma, şu âna kadar kendilerine dayatılan bilgilerin yanlış olduğunu sıkça anlatmakta yarar var ki yanlış algılar, yerini gerçek, objektif bilgilere bıraksın.
Gerçek bilgiler demişken, TSK’nın dün ilk kez kamuoyu ile asker mevcudunu paylaşmış olmasını analiz etmekte yarar var. NATO üyesi bir ülke olan Türkiye’de, asker sayısının gizli tutulması zaten normal değildi, pek çok bilginin gizli tutuluyor olması gibi. TSK’nın, dün ilk kez kamuoyu ile paylaştığı asker mevcudu, hem NATO hem de uluslararası yayın kuruluşlarından erişilebilen bilgi iken Türk kamuoyundan bugüne kadar saklanmış olması, Türk insanının zekâsıyla alay etmekten öteye gitmez.
TSK, durdu durdu niye tam da bedelli öncesi, asker mevcudunu açıkladı dersiniz? Cevabı basit, hükümetin, bedelli uygulamasına, kamuoyundan gelebilecek tepkiyi en aza indirmek ve böylece siyasi iradenin elini güçlendirmek. Anlayacağınız şimdilik, “TSK-hükümet ele ele” mesajı verilmek istendi. İdeal duruma, yani askerin imtiyazlı statüsünden tamamen çıkıp siyasi iradenin emrine girmesi için kat edeceğimiz daha çok mesafe var; TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, askerî müfredattan ideolojik bölümlerin ayıklanıp, darbe düşüncesinin zihinlerden çıkartılması, yurt savunmasına odaklanmış, küçük, hareket kabiliyeti yüksek, teknolojik üstünlüğe sahip bir ordu kurulması gibi.
TSK’nın, “aslında o kadar da küçük değiliz, bedelli çıkabilir” anlamı çıkan hükümete destek atmak için yayınladığı asker sayısı, güçlü bir Türkiye adına güçlü bir orduya sahip olmamız için yukarıda birkaçını saydığım yapısal reformlara ne denli ihtiyaç duyduğumuzu da gözler önüne seriyor. TSK’da, 365’i general olmak üzere askerlik hizmetini meslek edinen yükümlü personel sayısı –ki az sayıda profesyonel de bulunuyor– 666.576 iken zorunlu askerlik hizmetini yapanların sayısı 465.197.
Emekli Askerî Hâkim, Avukat Ümit Kardaş’ın da dikkat çektiği üzere, TSK’nın yüzde 70’lere varan mevcudu zorunlu askerlik hizmetini yapanlardan oluşuyor.
Kardaş, “Bu haliyle TSK bir kitle ordusu izlenimi veriyor. Türkiye’de, Prusya ordusu modeli, yani ordu-millet anlayışı hâkim.”
Bu deneyimli hukuk uzmanı ve asker, “Kalabalık ordu, TSK’nın ideolojik ve siyasi gücünü pekiştiriyor. İmtiyazlarını kaybetmek istemiyor. Profesyonel orduya geçilince darbe olmayacak diye bir kural yok. Ama, zorunlu askerliğin sonlandırılması, profesyonel orduya geçilmesi, askerin tümüyle demokratik kontrolünün sağlanması için yapısal reformlar gerekiyor, bu konuların irdelenmesi lazım” diyor.
TSK, siber savaş, asimetrik saldırılar gibi günümüz tehditleriyle baş edebilecek küçülmeye, profesyonelleşmeye gitmek istemiyor. Zaten hiçbir kurum, ayrıcalıklarından kendiliğinden vazgeçmez, ülke çıkarı adına vazgeçirecek olan siyasi irade ve parlamentodur. Hatırlatmakta yarar var; Hesap verebilir, şeffaf ve kendisi de denetlenebilir bir parlamento gözetimi, denetimi altındaki ordular güçlü ordulardır.
Sitem kabinede olmamış
Geçen haftaki yazımda, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, bir bakanlar kurulu toplantısında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, “İran’ı fazla şımarttığı” mealinde sitem ettiğini yazmış ve hükümet içinde bu ülke konusunda çatlak oluştuğunu belirtmiştim. Bakan Yıldız’ın basın danışmanı aradı ve “Bakan Yıldız ile Davutoğlu arasında bakanlar kurulu toplantısında bu türden bir diyalogun geçmediğini” söyledi. Ama danışman, “Böyle bir diyalog geçtiyse o zaman hangi ortamda gerçekleşti” gibi sorularıma yanıt vermedi. Ancak Bakan Yıldız, İran’ın, doğalgaz satışı karşılığı al ya da öde uygulamasından Türkiye’nin rahatsızlığının gizli olmadığı mealinde de bir mesaj göndermiş.
loglu@superonline.com
Yorum Yap