İktidara yönelik en ufak muhalif hareket ya da eleştirinin karşılığı inandırıcı deliller olmadan tutuklama, sorgulama yetmedi aileyi de topyekûn cezalandırmaya dönüşüyor.

Görevleri gereği arama emirleri verdikleri MİT TIR’larının kargosunda Suriye’deki radikal gruplara ulaştırılmak üzere silah olduğunu ifadelerinde de söyleyen savcılar tutuklandı, yetmedi birinin eşi görevden alındı, doğruysa eğer çocuğu da kreşten atılmış. Seçimler yaklaştıkça hazmı mümkün olmayan bel altı vuruşlar da artmaya başladı. MHP Milletvekili Meral Akşener’e, kadın kimliği üzerinden iktidar yanlısı şahısların iftiraları, hukukta cezai yaptırımı olan suç kapsamında ama çirkin iddialarda bulunanların umurunda değil. Arkalarına iktidarın, sonsuz zannettikleri desteğini almışlar, yeter ki AKP seçimleri kazansın, her yol mübah. Ama nereye kadar bu hoyratlığı sürdürürsünüz göreceğiz.

Yalnızca toplumun her kesiminden sivil kişilerin değil askerin de hırpalatılıp, yıpratılmakta olduğu daha bir gün yüzüne çıkıyor. Yıpratılma derken şimdilerde kadük edilen Balyoz ile yine kapatılmak istenen Ergenekon darbe teşebbüsü davalarını kastetmiyorum. Bu davalar, keşke adil yargılama ilkesine uyulsaydı da, iktidar tarafından siyasileştirilmeseydi. Hem 12 Eylül darbe davası hem de darbe teşebbüsü davalarının, kimi kişisel çıkarlar için kadük edilmiş olmalarını tarihe bir not olarak düşmek lazım.

Ordunun da yıpratılmak istendiği gözlemim, yaşamakta olduğumuz pek çok gelişmeyle ilintili. Bunun en somut örneklerinden birini, yakınlarda Ağrı’da HDP’nin düzenleyeceği bahar şenliğine, ‘PKK müdahale edecek, HDP için baskıyla oy toplayacak’ gerekçesiyle valinin emriyle ordunun söz konusu alana gönderilmiş olmasıyla yaşadık. Siyasi bir propaganda çalışmasında silahlı güçlerin devreye sokulması ve sonrasında kaçınılmaz olarak çatışmaların yaşanmış olması, iktidar adına ordu üzerinden çok tehlikeli kışkırtmalara başvurulduğunu göstermiyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, çatışma sırasında yaralanan askerleri HDP’lilerin taşıdığının yalan olduğunu söylemesine rağmen Genelkurmay Başkanlığı, barış zamanı komutanına ters düşme pahasına, yaralı askerleri taşıyan yurttaşlara teşekkür edip, bu davranışı ‘takdire şayan’ bulduğunu açıklamıştı. Vatandaşa teşekküründen dolayı askerin bu bölge halkıyla bir nebze olsun güven ortamı oluşturmakta olduğunu da önemli bir not olarak düşmek lazım.

MİT TIR’ları olayında, yasalar çerçevesinde bu TIR’larda arama yapan bir albay dahil asker kişilerin de tutuklanmış olmaları, bir asker kaynağıma göre, TSK içinde infial yaratmış. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bu asker kaynağım, valinin emirlerine bundan sonra uyma konusunda subaylar arasında tereddütler oluştuğunu bana aktardı yakınlarda.

İçeride sesler kısılabilir. Ama hükümetin, Esad’a karşı savaşan kimi radikal gruplara silah verdiği iddiaları dış dünyada çok ciddiye alınıyor ve bu sesler kısılamaz. Geçenlerde, Rusya ve Suriye’nin, terörle mücadele anlaşması imzaladığını belirten bir Batılı askeri kaynağım, gerek Moskova gerekse Şam’ın, bu anlaşma üzerinden Türkiye’yi, ‘teröristlere yardım ettiği’ iddiasıyla köşeye sıkıştırmaya başlamalarının beklenebileceğini söylüyordu. “Binlerce vatandaşını öldürmekten sabıkalı Esad önce kendine baksın” denebilir. Ne var ki, Türkiye, bir NATO üyesi ve terör örgütlerine yardım ettiği iddialarının üzerine gidilmesi Ankara’yı çok zor durumda bırakır.  

Neticede, asker, sivil herkesin üzerine çok hoyratça gidiliyor. Kıyıma uğrayan kurumlar ve yetişmiş insan gücünü yeniden kazanmak yıllarımızı alacak.