- 8.10.2014 00:00
ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin, Irak ve Suriye’de IŞİD terör örgütünü “bitirmek” adına etkin kara gücüyle desteklenmeyen hava operasyonları ile başarılı olamayacağı tezi hem Türkiye hem de dünya genelinde savunuluyor.
,“Bu savaş en başından ölü mü doğdu?” sorularının sorulmasında daha başka çok etken var.
Diğer terör örgütlerinden kendisini ayıran özelliklerine baktığımızda IŞİD’in, Ortadoğu coğrafyasında ne denli kalıcı ve Türkiye dâhil bölge ülkelerine ne denli büyük tehdit oluşturmakta olduğu belki daha iyi anlaşılabilir.
IŞİD, El Kaide gibi terör örgütlerinin izlediği taktiklerden farklı olarak, komşularımız Irak ve Suriye’de, stratejik öneme sahip baraj, su ve petrol yollarının bulunduğu toprakları işgal etti, bankalara el koydu ve Türkiye’den ağırlıklı olmak üzere petrol geliri elde ediyor. IŞİD, böylece işgal ettiği topraklarda yaşayanlara sürdürülebilir hale getirdiği gelirlerle adeta bir devlet gibi hizmet veriyor. Ve bu IŞİD, Türkiye sınırlarına çok yakın Suriye içlerinde Kürtlerle çatışmakta olduğu Kobani’ye bayrağını dikti bile, İslam dinini yobazlaştıran cihatçı zihniyetiyle Türkiye’nin başını çok ağrıtacak potansiyeli barındırıyor.
IŞİD’in ilan ettiği sözde hilafet devletinin gerçeğe dönüşmesi riskinin ne yazık ki çok yüksek olduğu bir arka planla, Amerikan önderliğinde IŞİD’le devam eden hava akınlı savaşın, konulan yanlış teşhisler ve Türkiye dahil koalisyon ortaklarının birbirleriyle örtüşmeyen hedefleri dahil edildiğinde kazanılma şansı çok az görünüyor.
Kanada merkezli Geopolitical Monitor adlı internet sitesinde, Alessandro Bruno tarafından kaleme alınan 6 Ekim tarihli makalede, ABD Başkanı Obama’nın, IŞİD sorununu çözmekten ziyade hasmı Cumhuriyetçilerden ve savaş yanlısı Şahinlerden gelen baskılarla yani iç politika saikleriyle bu terör örgütüyle mücadele başlattığını savlıyor. Yazar, özetle NATO ile İran ve Suriye yönetimlerinin dâhil olmadığı bir IŞİD savaşının başarılı olamayacağına işaret ediyor.
Amerikan dış politikasına bir dönem yön veren önemli düşünürlerden Henry Kissinger, 91 yaşında geçenlerde yayımladığı “Dünya Düzeni” (World Order) adlı kitabında, bugünün terörle mücadele çağında, ahlakî ama aynı zamanda rasyonel yani akılcı dış politikanın öneminin altını çiziyor. Time dergisinin 22 Eylül sayısında Kissinger’ın kitabından yapılan alıntılarda, bu önemli devlet adamı, 2003 Mart’ında, diktatör Saddam Hüseyin’i devirmek için ABD önderliğindeki Irak savaşını başlatan dönemin Amerikan Devlet Başkanı Bush ve yönetimini, idealizme dayanan haçlı zihniyetiyle ayakları yere basan gerçekleri göz ardı etmekle suçluyor ve ekliyor: “Amerikan (demokrasi) değerlerinin, bu anlamda tarihsel kökleri olmayan dünyanın bir bölgesinde inşa edileceği fikri gerçekle bağdaşmıyordu.” Kissinger, bir konuşmasında da, yerini neyin dolduracağını bilmeden Suriye’de Esed rejiminin devrilmesinin bir siyasî hedef olarak konulmuş olmasının yanlışlığına işaret ettikten sonra, “Çünkü, bu durum daha radikal cihadist güçlerin baskın olacağı bir kaotik iç savaşa yol açacaktı.” diyor. Nitekim Kissinger’in öngörüleri doğru çıktı. Kissinger’ın öngörülerinin Türkiye için de aslında ne denli öğretici olduğu ortaya çıkıyor ama ders alan yok. İktidar, ilk yıllarındaki ayakları yere basan gerçekçi politikalarından çok uzaklaştığından ve bunun yerine duygusal, Esed’in gitmesi israrında olduğu gibi takıntılı ve akılcı olmayan politikaları izlediğinden beridir, IŞİD tehdidini doğru okuyamadı, okumamaya da devam ediyor.l.kemal@zaman.com.tr
Yorum Yap