Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı protestolarını bastırmak için aşırı güç kullanan polisi kutsarcasına, “Emri ben verdim, destan yazdılar” yolundaki ifadeleriyle ve genel hatlarıyla toplanma hürriyetini önemsemeyen çıkışlarıyla Batı’nın demokrasi değerlerinden ayrılıp Doğu’nun baskıcı anlayışına kayışı tescil ediyordu. Sonrasında, hükümetin, yargıyı yürütmeye bağlama, iletişim özgürlüğünü engelleme ve nihayetinde MİT’te yapılan tartışmalı yasal değişiklik gibi icraatları takip etti. Kamuoyundaki yaygın kanaat, bu yasal düzenlemeler, hükümetin, dört bakanı koltuğundan eden 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun üstünü örtmek için polis ve savcılardan başlayarak pek çok kamu kurumunda giriştiği tasfiyelerin bir devamı niteliğinde. Artık, otoriter rejim için gerekli altyapı hazır olmuştu. Yalnızca Türkiye’de değil Batı çevrelerinde de Başbakan Erdoğan’ın, Rusya’yı demir yumrukla yöneten Devlet BaşkanıVladimir Putin’in tıpatıp benzeri olduğu görüşü hâkim.

Peki, Putin’in, devlet başkanlığı görevine gelerek yer değiştirdiği Başbakan DimitriMedvedev’in Türkiye’deki karşılığı kim olacaktı.

Gül’ün, geçtiğimiz aylarda, gerek Türkiye içinden gerekse başta AB ve ABD olmak üzere uluslararası çevrelerden yargıyı yürütmenin emrine veren ve internet yasası ile fikir özgürlüğüne darbe vuran yasaları veto etmesi çağrısına kulak vermeyip onaylaması, derin bir hayal kırıklığı yaratmıştı.

Artık Batılı çevrelerde, Gül’ün sözkonusu yasaları onaylamasıyla birlikte, kendisine Medvedevyakıştırması yapıldığını biliyoruz. Gül’ün de bu yakıştırmalardan haberdar olduğu açık ki, cumhurbaşkanlığı tartışmalarının odağında Erdoğan ve kendisinin de kurucusu olduğu AK Parti’ye dönük sert bir çıkış yaptı.

Gül, 18 Nisan’da Kütahya’da, Erdoğan’ın “Köşk’e çıkarsam tam yetki kullanacağım” açıklamasına dair gazetecilerin sorularınıyanıtlarken, “Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığınıburada paylaşmak isterim,” diyerek ters hamle yaptı. Daha düne kadar Erdoğan ile cumhurbaşkanlığıadaylığıve başbakanın kim olacağıüzerine detaylıgörüşmeler yapması beklenen Gül, ne olmuştu da gelecekle ilgili siyaset planıolmadığınısöylüyordu.

Gül,devamla bir gazetecinin, “Medvedev- Putin formülü çok tartışılıyor. Sizi başbakanlık koltuğunda düşünebilecek miyiz” sorusu üzerine de, “Bu şekilde demokrasiye yakışan bir uygulama olduğu kanaatindedeğilim,” diyordu.

Gül’ün, yukarıdaki sürpriz açıklamaları, Erdoğan’ın, Köşk’e çıkması hâlinde partinin başınaemanetçi bir başbakangetireceği ve ülkeyi eskisi gibi yöneteceği yolundaki niyetine gösterdiği tepkiydi.

Türkiye’nin Putin’i tanımlamasıyapılan Erdoğan’ın, başbakan olarak Medyedev tarzı emanetçi bir başbakan görmek istediği ortaya çıkıyordu.

MHP lideri Devlet Bahçeli, önceki günkü konuşmasında boşuna Erdoğan’ın Gül’ün ayağına çelme taktığınısöylemiyordu.

Gül, bu çelmeyi gördü zaten Kütahya’da yaptığıaçıklamalarla. En önemlisi de kendisine yakıştırılan Medvedev, yani emanetçi benzetmesini reddederek antidemokratik bir konum içinde olmayacağını netleştirdi.

Gül’ün,emanetçi olmayacağıçıkışıaçıkçasıbeni rahatlattı. Zira elimizde antidemokratik çıkışlara karşıduracak tek ağırlıklı isim Gül kaldıgibi. Anayasa Mahkemesi’nin, son zamanlardaki kararları ile ağır baskı altında olan demokrasinin CHP’nin de desteğiyle garantisi olduğunu da not etmek lazım.

Gül, bir konuşmasında da “Cumhurbaşkanlığıkimsenin cebinde değil,” diyerek aslında Erdoğan’a, “bu görev sana garanti değil” mesajıveriyordu.

Mevcut gelişmeler ışığında Gül, beş yıllık süre için yeniden cumhurbaşkanlığınaaday olursa şaşırmam, böylece Erdoğan’ın hesaplarını da altüst edebilir.

loglu@superonline.com