- 3.08.2012 00:00
Ankara’daki politikacıları bazen göğsünü yumruklayarak güç gösterisi yapan gorillere benzetiyorum. Kof demeçlerle bir yandan kamuoyunu uyutmaya, diğer yandan da sınır ötesini korkutmaya çalışıyorlar. İşin kötü tarafı bu politikacıların bir de kendilerini etkileyici bulmaları.
Başbakan Erdoğan’ın Suriye’nin Kürt bölgesindeki gelişmelerle ilgili olarak ikide bir “Buna müsaade etmeyiz”, “kimseye eyvallah demeyiz” diyen çıkışları ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Erbil ziyareti sonrası “Barzani mesajımızı aldı” açıklaması, bana anlattığım türden akıldan yoksun, ilkel ve hamasi demeçler gibi geliyor. Bu kabadayı hâlleri, şişinip durmalar sanırım hükümetin de kendisini kurtaramadığı ve bir türlü vazgeçemediği Türklere özgü geleneksel bir iç politika ağzı.
Oysa Suriye’deki gelişmelerle ilgili kâbus görmeye gerek yok. Arap Baharı’nın başladığı ilk günlerde, dünyayla birlikte Ankara’nın da paylaştığı o ilk devrim heyecanına geri dönmek yeter. Tunus, Libya, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Cezayir ve Yemen’deki gelişmeleri sevinçle karşılayan Ankara’nın, bu duygularını Suriye halkından da sakınmaması lazım. Nihayetinde orada olup biten de bir devrim; orada bir yandan Esed rejimi yıkılıyor, diğer yandan da yeni Suriye’nin temelleri atılıyor. “Varlık” bile sayılmayan Kürtlerin, birden bire kendilerini keşfetmeleri, kendilerini yönetmeye aday olmaları, Suriye’deki değişimin bir sonucu.
Geçen yüzyıl Kürtlere acımasız davrandı; cetvelle çizilen haritalar neredeyse aileleri bile tel örgü ve mayınlarla birbirinden ayırdı, farklı ülkelerin sınırlarına hapsetti. Bu yüz yıl ise sanki kendisini Kürtlere bağışlatmak niyetinde, onlara yeni fırsatlar sunuyor.
Ankara’nın Kürt politikası aslında pek o kadar katı değil; AKP içeride milliyetçi ama dışarıda rasyonel bir politika izliyor. Eski Ankara’nın aksine şimdiki iktidar Irak’taki Kürtlerle dostane bir ilişki kurdu. Bugünkü iktidarın Barzani’nin bağımsız devlet ilanına pek karşı olduklarını da sanmıyorum. Ama Irak’tan sonra Suriye’deki Kürtlerin kendi bölgelerinde yönetimi fiili olarak üstlenmelerinin Ankara’yı endişelendirdiği de bir gerçek. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Barzani’yi “uyarmak” için Erbil’e gitmesi, Suriye’de özerk bir Kürt yönetiminin ortaya çıkmasından duyulan korkuyla ilgili. PKK’ya yakın PYD’nin (Demokratik Birlik Partisi) sınırımıza yerleştiği ve terör tehdidinin arttığı yönündeki bir dizi dış politika iddiası ise bence sadece bu gerçeği gizlemeye dönük bir argüman. Asıl mesele Ankara’nın Kürt varlığından duyduğu korku. Bölge ve dünya değişiyor, hemen bizi çevreleyen yanı başımızdaki ülkeler de öyle. Peki ya Ankara bu değişimin farkında mı? Bence iktidarın sorunu bu değişime hazırlıklı olmaması.
Kürt sorununu çözemeyen siyasal iktidar içeride daralmış durumda. Bu sorun karşısında daha sinirli ve daha agresif tutumlar geliştiriyor. Daha fazla milliyetçi-devletçi oluyor. Otoriterleşen Ankara’nın bu durumu dış politikayı da sınırlıyor. İktidar bu açmazdan kurtulamazsa Türkiye’deki Kürtler kadar Irak, Suriye ve İran’daki Kürtlerin de tepkisini üzerine çekecektir. Ankara işe Kürtlere karşı düşmanca bir politika izlediği yönünde oluşan algıyı ortadan kaldırmaya çalışarak başlamalı. Bunun için de Suriye’deki muhaliflerle kurulan ilişki kadar olmasa bile Kürt gruplarla da diyalog kurmalı.
Ankara’nın Suriye’deki Kürtlerle arasına koyduğu mesafeden Irak’taki Kürtler de rahatsız. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Erbil ziyaretini değerlendiren Barzani’ye yakın çevreler, “Barzani mesajı aldı” açıklamalarına tepkili. Aslında her iki tarafın da gerekli mesajı aldığı söyleniyor. Bunu anlamak için de Davutoğlu-Barzani görüşmesinin ardından yayınlanan ortak bildiriyi işaret ediyorlar.
Bildiriye gözatıyorum: “Suriye’nin geleceği yalnızca Suriye halkının özgür iradesiyle belirlenebilir. Suriye’deki tüm vatandaşların eşit haklar ve özgürlüklerden faydalanacağı, demokratik, özgür ve çoğulcu Suriye için ve Suriye halkının meşru taleplerinin yerine getirilmesine destek vermek için işbirliği yapmaya ve çabaları eşgüdüm halinde yürütme noktasında görüş birliğine varıldı.”
Barzani tarafınca bu ortak bildiri şöyle yorumlanıyor: “Ankara, Suriye’nin bir parçası olan Kürtlerin kendilerini nasıl yöneteceğine karşı çıkmayacağını deklare etti. Suriye için özerk ve veya federal sistemi kabul etti.”
İlk başta biraz abartılı görünüyor. Ama bölgenin gerçekleri sonunda Ankara’yı bu noktaya getirecektir. Ki doğru olan da bence bu; Suriye’deki Kürtlerin kendilerini nasıl yöneteceğine birlikte yaşadıkları diğer gruplarla nasıl bir bağ kuracaklarına önce kendileri karar vermeli, Ankara değil.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap