- 3.07.2012 00:00
Erdoğan-Zana zirvesinin ardından dünkü gazetelere yansıyan haber başlıkları şöyleydi: “Öcalan ev hapsine alınsın”, “Oslo görüşmeleri yeniden başlasın”. Leyla Zana’nın basın toplantısının özeti buydu. Kuşkusuz Başbakanlık’taki zirve, Kürt sorununda akan kanın durması ve barış umutlarının yeniden yeşermesi adına olumluydu. Ama gözlerden kaçan bir nokta var; Türkiye zaten bir yıl önce Öcalan’a ev hapsini tartışıyor, İmralı ve Oslo’da da müzakereler sürüyordu; Kürt sorununa diyalogla demokratik bir çözüm aranıyordu. Peki o süreci kim, nasıl heba etti? Bunları bilmeden barışa doğru yol almak bence çok zor.
Hükümet, 14 Temmuz 2011’de PKK’nın Silvan’da 13 askeri öldürmesi üzerine PKK’yla görüşmelere son verdi. İmralı’ya tecrit uygulamaya başladı ve “terörle mücadele” konseptine geri döndü.
Başbakan, Demokratik Toplum Kongresi’nin aynı gün Diyarbakır’da ilan ettiği “demokratik özerklik” girişimini de, PKK’nın kanlı baskınına paralel bir hareket olarak değerlendirdi ve BDP’yle ilişkilere de mesafe koydu.
Bu konuda PKK’nın tezi neydi? Hatırlayalım; örgüt lideri Murat Karayılan Taraf ’a gönderdiği mektupta, Silvan’ın bir rastlantı olduğunu savundu ve Başbakan’ın İmralı ve Oslo’da varılan mutabakatı boşa çıkarmak için Silvan’ı bahane edip askerî operasyonlara hız verdiğini ileri sürdü.
Erdoğan’ın diyalog sürecini askıya aldığı ve askerî seçeneğe yöneldiği doğruydu ama bunun sebebi hikmeti neydi acaba?
Başbakan’ın ve özel yetki verdiği MİT yöneticilerinin İmralı ve Oslo sürecini sonuç alıcı bir şekilde yönetemediği açık. Ama hiç bir hükümetin yapamadığı bir girişimi başlatan Başbakan’ın, birden bire çark etmesinin başka açıklaması da olmalı.
Burada işin özüne geliyoruz.
Asıl etken PKK’nın şiddeti tırmandırma stratejisiydi.
Başbakan Erdoğan ile Leyla Zana’nın Başbakanlık Resmi Konutu’nda biraraya geldiği saatlerde PKK’dan gelen açıklama bence bunu açıkça doğruluyor. Örgütün en etkili isimlerinden Duran Kalkan, aslında iki yıl önce strateji değişikliğine gittiklerini ve Kürt sorununda yeniden silahlı çözüme yöneldiklerini itiraf etti. Duran Kalkan’ın ifadeleri tam olarak şöyle: “Kuşkusuz içinde bulunduğumuz süreç bir çözüm sürecidir. Fakat geçmişte olduğu gibi siyasi çözüm süreci değil, askerî çözüm sürecidir. Biz iki yıl önce stratejik değişiklik yaptık. Artık mevcut AKP yönetimi devam ettikçe Kürt sorununun siyasi çözümünün gerçekleşemeyeceği kanaatine vardık. Dolayısıyla da AKP’yi siyasi yenilgiye uğratacak aktif bir mücadele konumuna geçtik, strateji değiştirdik. Devrimci halk savaşıyla AKP siyasetini yenilgiye uğratıp Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünü böyle bir direniş temelinde gerçekleştirmeyi öngördük.Şimdi bu temelde mücadele ediyoruz. Bazıları diyor ki, PKK AKP’yi silahla yenilgiye uğratamaz, böyle diyenler avuçlarını yalasınlar. Onlar kendi niyetlerini gerçekmiş gibi ortaya koyuyor. PKK niye AKP’yi yenilgiye uğratamaz? İşte geçen bir yıl içerisinde bal gibi yenilgiye uğrattı. Şimdi AKP tam bir çıkmaz ve çözümsüzlük içine girdi. Yine bazı çevreler geçmişte bazı PKK temsilcilerinin silahla sonuç alınamayacağını belirtiyorlar. O doğru, yapıldı ama o açıklamalar geçmişteydi. Bugünkü koşullar ayrı koşullardır, bugün için geçerli değildir.”
Duran Kalkan’ın bu ifadeleri, PKK’nın gerçek tutumunu ortaya koyması bakımından önemli. PKK lideri Murat Karayılan’ın ısrarla örgütün diyalogdan, demokratik çözümden ve barıştan yana olduğunu açıklaması, silahların susmasını istediklerini belirtmesi, BDP’li yöneticilerin AKP’yi savaş yanlısı olmakla suçlamaları bence ne kadar tutarsız bir politika izlediklerini gösteriyor.
Duran Kalkan’ın açıklamalarından da anlaşıldığı gibi PKK, 14 Temmuz 2011’de Silvan’da 13 askeri öldürdüğü baskından çok önce almıştı savaş kararını. Kararını hayata geçirmek ve faturayı hükümete çıkarmak için de sadece “uygun” bir anı gözlüyordu, fırsat kolluyordu.
PKK, 12 Haziran 2011’deki seçimlerden çok önce, üç aşamalı savaş planı oluşturup, bu kararlarını Türkiye’deki birimlere de gizlice ulaştırmışlardı. Diyarbakır’daki “özerklik” ilanı da, bu üç aşamalı planın bir parçasıydı. Fakat şimdi Duran Kalkan’ın ağzından bunu itiraf ediyorlar.
Duran Kalkan’ın bahsettiği strateji değişikliğinin gizli amacı, Öcalan’ın İmralı’daki görüşmelerini boşa çıkarmak, AKP’yi zayıflatmak ve güçten düşürmekti. Bunda kısmen başarılı da oldular, Öcalan, İmralı’ya gömüldü. Hükümet ise sağlam durdu ama fatura yine de Türkiye’ye çıktı; Kürt sorunu kanlı bir sürece sokuldu, gençler ölüme sürüldü. O günden bu yana binlerce Türk ve Kürt genci öldü. Ve PKK hâlâ bunu başarı sayıyor.
Duran Kalkan’ın iki yıl sonra itiraf ettiği strateji değişikliğinin özü maalesef işte bu.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap