- 22.06.2012 00:00
Her PKK baskınından sonra bu konuyu tartışıyoruz; karadan ve havadan Kandil’e girelim, bütün terör yuvalarını dağıtalım, bu işi bir seferde bitirelim...
Sokaktaki insanın böyle düşünmesi normal aslında, kanlı baskınlar hâliyle öfke patlamasına yol açıyor. Bu anlaşılabilir. Hatta muhalefet partilerini de anlamak o kadar zor değil, zira onların işi de biraz hamaset. İktidarı sıkıştırmak için gerçekle örtüşmeyen konuşmalar yapmakta sakınca bulmazlar. Ama Genelkurmay Başkanı da sokaktaki insan gibi PKK meselesini tankla topla Kandil’e girerek hâlledebileceğini düşünüyorsa o zaman ortada ciddi bir mesele var demektir.
Büyük Birlik Partisi Lideri Mustafa Destici’nin “Kandil’e girip, bu işi toptan çözebilir miyiz Paşam” sorusu üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel, aynen şunları söylemiş: “Elbette gireriz. Eğer siyasi irade bunun için karar verir, uluslararası alandan gelecek baskıyı göze alır ve karar verirse, biz Kandil’e kadar gider, içine gireriz. Bir zayiat olmaz mı? Askerî harekât bu, elbette olur. Az mı olur, çok mu olur bunu kimse bilemez. Ama siyasi irade bunu da dikkate almak zorunda. Bizim işimiz en az zayiat vermeyi sağlamaktır.”
Bir anlığına da olsa böyle bir harekâtın gerçekleştiğini düşünelim. Özel’in beklediği gibi siyasi irade, kararlılık gösterdi, uluslararası güçlerden gelecek baskıyı göze aldı, ABD’yi ikna etti ve zayiatlar için de riski peşinen kabul etti. Büyük bir seferberlik ruhuyla Kandil’e karadan ve havadan harekât başlatıldı. Peki, sonucun ne olacağını sanıyorsunuz? PKK’nın bitirileceğini mi? Hadi bu da oldu, diyelim; örgüt büyük kayıplar verdi ve lider kadrosu yok edildi, asker de çok az zayiatla bu harekâtı sonuçlandırdı. Bu durumda örgüt bitirilmiş ve mesele kökünden hâlledilmiş mi olacak?
Elbette hiçbir sorun çözülmüş olmayacak. Aksine askerî harekâtlar PKK’yı daha fazla büyütecek, etkisinin daha fazla artmasına yol açacak. Kandil’e herhangi bir büyük askerî harekât PKK’nın siyasal bir otorite kurmak için ihtiyaç duyduğu Kürt milli destanının doğmasına yarayacak. Örgütün hayali de zaten bu.
Günlerdir kamuoyu örgütün Dağlıca baskınıyla neyi hedeflemiş olabileceğini tartışıp duruyor. Ağırlıklı olarak öne çıkan görüş, bu saldırının yeni bir PKK “provokasyonu” olduğu yönünde. Bazıları bunu “dış mihraklara”, “Suriye ve İsrail” etkisine bağlıyor; daha aklıselim kalemler ise sekiz askerin hayatını kaybettiği bu olayı 1993’te 33 erin katledildiği Bingöl ve geçen yıl 13 askerin vurulduğu Silvan pususuyla karşılaştırarak, “tam barış yapılmak üzereyken örgüt içindeki şahin kanat darbe yaptı” diye düşünüyor.
Oysa örgüt içinde bu saldırıdan kaynaklanan ne bir görüş ayrılığı var ne de bir darbe... Ortada tutarlı ve süreklilik arzeden bir örgüt aklı var. Ve bu da PKK’nın gerçek ruhunu yansıtıyor. PKK’nın temel taktiği şiddeti tırmandırma ve savaşı büyütme üzerine kurulu. HattaKandil’de etkin olan lider kadronun hayali, şiddeti Türkiye sınırlarının ötesine taşımak yönünde; örgüt Türk ordusunu Kuzey Irak’a çekmek, şiddeti Suriye’deki Kürt bölgesine yaymak ve Ortadoğu’da büyük bir Kürt savaşı çıkararak, küçük veya büyük bir devlet kurma peşinde. Kandil’e harekât, zaten onların da istediği ve arzu ettiği bir adım olur. Bize gerçeklikten kopuk ve çok maceracı görünse de örgüt, “silahların devrinin bittiği noktasında”değil.
Onlar silahla sonuç alabileceklerine inanıyorlar. Kandil’de hâlâ eski dünyanın gerçekleri geçerli; silahlı güç olmadan siyasal güç olamayacaklarını düşünüyorlar. İmralı ile devlet arasındaki görüşmelerin, keza Oslo sürecinin, silah sayesinde geliştiğinden şüphe etmiyorlar. Kuşkusuz, bu düşünceyi devlet politikaları da besledi. Hatırlayalım; MİT- PKK arasındaki temaslar 2005’te başladı, doğrudan görüşmeler ise 2006 yılında. Peki, neden o tarihte? Devletin 1999 ile 2005 arası tek bir kurşun patlatmayan PKK’yla görüşmeyi reddetmesi yüzünden olabilir mi? 2005’te tekrar silahları konuşmaya başladıktan sonra ancak Kuzey Irak’ta unutulan örgüt akıllara geldi.
Demem o ki Kandil’e harekât Kürt sorununu ve PKK’yı büyütür. Askeringüvenlikçilerin aklı da PKK’nın aklından farklı çalışmıyor. Örgüt şiddeti tırmandırarak, daha çok asker öldürerek sonuç almak istiyor; asker de PKK’ya sınır içinde- sınır ötesinde topyekûn saldırarak bu beladan kurtulmayı umuyor. Ne PKK şiddetine teslim olalım ne de bu sorunun varlığını askerî seçeneklerde arayalım. Meclis harekete geçsin, hükümet inisiyatif alsın. PKK’nın peşine takılmadan, barışı onlara endekslemeden ama onları da dışlamadan doğru düzgün bir çözüm yolu bulunsun. Bu çok zor değil.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap