- 5.06.2012 00:00
CHP, medyada hakettiği ilgiyi şu ana kadar pek bulmasa da önemli bir girişim başlattı. AKP’nin Kürt meselesinde sıkıştığı bir zamanda CHP, yeni bir açılım paketi hazırlayarak stratejik bir hamle yaptı. Kürt meselesinde ülkeye soluk aldırabilecek 10 maddelik öneri paketi, CHP genel başkan yardımcıları Sezgin Tanrıkulu ve Faruk Loğoğlu tarafından TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e sunuldu.
Bu öneri paketinin ilk üç maddesi, CHP açısından ciddi bir zihniyet değişimini işaret ediyor. O üç maddeyi analiz ederek başlayalım:
“1- Kürt meselesi ülkemizin gündeminde sürekli olarak ve üst sıralarda yer almaya devam etmektedir. Bu meselenin çözülememesinin bir sonucu olarak şiddet olayları ve terör eylemleri sürmektedir.
2- Cumhuriyet tarihi Kürt meselesinin salt güvenlik eksenli politikalarla çözülemeyeceğinin kanıtlarıyla doludur. Genelkurmay Başkanlığı’nın verilerine göre, 1984 ile 2009’un nisan ayı arasında tam 11 bin 735 güvenlik görevlisi ile 30 bine yakın PKK mensubu ve binlerce sivil yurttaşımız hayatlarını kaybetmişlerdir.
3- Güvenlik eksenli politikaların Kürt meselesini çözemediği acı tecrübelerle aşikâr hale gelmiştir. Başka seçeneklerin hayata geçirilmesi, ertelenemeyecek bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktır. Bu bağlamda, siyasi alanın toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir çözüm için yeniden düzenlenmesi ve yeni araçların devreye sokulması gerekmektedir.”
Bu ilk üç maddeyle CHP, eski çizgisinden daha ileri bir noktaya ulaştığını gösteriyor. Kürt sorununa bakışta önemli bir farklılık var. Bir yandan Cumhuriyet tarihi boyunca devletin iflas eden Kürt politikasına vurgu yapılıyor, diğer yandan da AKP’nin “güvenlik eksenli politikaları” eleştiriyor. Kabul edelim ki, Uludere faciasının ardından AKP, Kürt politikasında ciddi bir daralma dönemine girdi. Buna “AKP’nin yazı” demek yanlış olmaz. İktidarın dili de değişti, politikası da... 34 köylünün hayatını kaybettiği olayın üzerine gidemeyen hükümet, haklı olarak eleştirilerin hedefi haline geldi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında ve AKP Diyarbakır İl Kongresi’nde yaptığı sert konuşma, Kürt meselesine adeta son noktayı koyar nitelikteydi. Başbakan’ın Uludere konusuna hiç girmemesi ve Kürt sorununun bittiğini ilan etmesi, onu yürekten destekleyen Kürtleri de hayal kırıklığına uğrattı.
CHP’nin böyle bir dönemde hükümetin güvenlik merkezli politikalarını eleştirerek ortaya çıkması ve Kürt sorununda inisiyatif alması yeni bir dönemin habercisi olabilir.Bu çıkış, iktidarın kendisini kaptırdığı kontrolsüz gidişatı durdurabilir. Doğrusu bu kadarı bile küçümsenecek bir gelişme sayılmaz. Kürt sorunu yeniden demokratik siyasal zemine kayabilir. Zira uzun bir süredir hükümet, Kürt meselesinde, askerî seçeneklerin dışında herhangi bir çözüm üretemediği gibi, Uludere faciasıyla birlikte demokratik zeminden de çıktı. Öyle ki bir anda 1990’ların Türkiye’sine geri döndük. Demokratik zemin ayaklarımızın altından kayıp gitti.
Başbakan Erdoğan’ın Kürt/PKK meselesindeki cesur girişimleri ve AKP’nin başlattığı Kürt açılımı elbette önemliydi; fakat bu girişimler maalesef başarısızlıkla sonuçlandı.Bunda PKK’nın katkıları tartışılmaz, hatta BDP ve muhalefet partilerinin de öyle. Ama her ne sebeple olursa olsun, Kürt meselesinde köklü çözüm adımları atmaktan kaçınan AKP başarısız oldu ve bugün bu başarısızlığın faturasını toprağa düşen gençler ve gözüyaşlı analar ödüyor.
Netice itibarıyla hükümetin çözüm isteğini kaybettiği ve askerî seçeneğe teslim olduğu bir dönemde CHP’nin bu girişimi demokratik çözüm zeminine dönmek için önemli bir fırsat sayılmalı.
CHP’nin hazırladığı öneri paketi askerî seçeneği ve iktidarın şiddet politikalarını sınırlayacak özellikte.CHP Meclis’in soruna el atmasını öneriyor. Pakette yer alan 4. ve 6. öneriler bu bakımdan önemli:
“4- Ülkenin önemli ve bütün toplumu ilgilendiren sorunlarının çözümünün asli adresi TBMM’dir. Kürt meselesinin çözümü ulusal mutabakat gerektirmektedir.
5- Anayasa gibi toplumsal mutabakat gerektiren temel bir konuda çalışma başlatarak uzlaşma arayışına giren TBMM’nin Kürt meselesinde benzer bir çalışma içinde olmaması/olamaması, izah ve kabul edilebilir bir durum değildir.”
CHP’nin meselenin ele alınması ve çözümü için önerdiği bu mekanizma bence gerçekçi. Meclis’te onlarca komisyonun varlığı düşünüldüğünde bir de Kürt sorunu için “Toplumsal Mutabakat Komisyonu” kurulmasının hiçbir zararı yok. CHP önerdi diye buna karşı çıkmanın hiçbir mantığı yok. CHP’nin önerisine göre bu komisyonla birlikte koordineli çalışacak diğer bir komisyon ise “Âkil Adamlar Grubu” olacak. Bu talebin de yıllardır bir şekilde Türkiye’nin hep gündeminde olduğunu biliyoruz. Bu komisyonun da bence işlevsel olacağı muhakkak.
Başbakan Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarın biraraya geleceği zirve, Kürt sorununda uzun süreden sonra ilk kez “iyi şeyler” yaşandığını gösteriyor. Başbakan’ın, CHP’nin randevusunu reddetmemesi bu açıdan önemli. Zirve, Kürt sorununun yeniden demokratik zemine çekilmesini sağlayabilir. Yeter ki, iki lider de birbirini samimiyet testine tabi tutmadan işin özüne odaklanabilsin.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap