- 4.05.2012 00:00
Geleceği değiştirme şansına sahibiz, peki ya geçmişi?
Geride bırakılan, yaşanıp tüketilen zamana sonradan müdahale edebilir miyiz?
Geçmişi yeniden inşa etmek mümkün mü?
Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda çıkan olaylardan solu sorumlu tutan açıklamalarını ve bu açıklamalara gösterilen tepkileri izleyince uzun süredir zihnimi meşgul eden bu sorular, yeniden aklıma hücum etti.
Türkiye, tuhaf bir dönemden geçiyor. Toplumsal yapı ve siyasal kurumlar, düşünce biçimleri hızlı bir çözülme ve dönüşüm yaşıyor. Büyük bir koşuşturma ve telaş içinde hayatlarımız, geleceğimiz yeniden şekilleniyor.
Bugün ve gelecek böyle devinim halindeyken geçmişin olduğu gibi yerinde, sabit durması mümkün mü? Üzerine ölü toprağı serpilmiş geçmişin canlanıp bugünkü hayatımıza karışması imkân dâhilinde mi?
Bilim bu soruya açık kapı bırakıyor. Hafıza sonradan oluşturulmaya müsait bir yapıda. Bazen olgularla bazen de kurmacayla yeniden oluşturulabilir. Hayatlarımızı, kurumlarımızı, geleceğimizi yeniden kurarken kişisel ve sosyal tarihimizi de değiştiririz, bu kaçınılmaz. Yeni bir gelecek inşa ederken aslında geçmişi de yeniden inşa etmiş oluruz.
Tekrar 1 Mayıs 1977’ye, Halil Berktay’ın tepki uyandıran o açıklamalarına dönelim. Berktay, 1 Mayıs 1977’deki kanlı olaylardan solu sorumlu tutuyor. “Devlet tertibi” iddialarını ise reddediyor. Ama bu “reddediş”e dikkat edelim. Berktay, o gün, o alanda devletin bizzat kendisinin, gizli polisinin, hatta sol içindeki ajanlarının olmadığını savunmuyor. O gün devlet ajanlarının da alanda bulunabileceğini söylüyor. Fakat Berktay, bu kanlı olayın asıl hazırlayıcısının sol olduğu fikrinde. Solun izlediği politik çizgi 1 Mayıs 1977 olaylarına elverişli zemin sundu. Elbette Berktay, efsaneye dönüşmüş bazı iddiaları da reddediyor, o meydanda yaşananların bir tanığı olarak.
Dönemin devlet arşivlerinin açılmaması 1 Mayıs 1977’de olup bitenler hakkındaki bilgimizi elbette sınırlıyor. Ne var ki bugün solun olaylardaki rolünü ve sorumluluğunu görmeye yetecek kadar da tanık ve arşiv bilgisine sahibiz. Her kanlı toplumsal olayın ardından sol ve Türkiye solunun devamı olarak Kürt hareketinin “devlet terbini” işaret ettiğine alıştık artık. Tamam. Haksız sayılmazlar. Bu ülkede devletin elinin nerelere kadar uzandığını yakın zamandaki büyük Ergenekon yargılamalarında gördük. Ama bu ülkede olup biten pek çok kanlı olayın arkasında bizzat sol ve Kürt hareketi çıktı. Silahlı siyasi hareketler bir dönem sonra, silah kullanma tekelini elinde tutan devletten rol çalmaya başlıyor, yani devlete benzeşiyor, karşıtına dönüşüyor; bu inkâr edilemeyecek bir gerçek. Sol ve onun daha silahlı organize hali olan Kürt hareketinin daima “üçüncü neden” bulmaları ve bütün kötülükleri bir “dış” etkene (tanrı gibi) yüklemeleri anlaşılır, buna zihnin bir tür “doktriner realizasyonu” diyebiliriz. Ama zaman bu yükü sırtında sonsuza kadar maalesef taşıyamaz. Tarihin bir aralığında bu ağırlıktan kurtulur. Son yıllarda çözülen resmî Türk toplum yapısı gibi. Eski toplumsal düzenin içinde varlık bulan, şekillenen sol da bu dağılmadan payını alıyor. Resmî olarak kurgulanan geçmiş yeni toplumsal güçlerce yeniden inşa ediliyor.
Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili görüşlerine tepki gösterenlerin çıkardığı gürültü nedense bana çok tanıdık geliyor. Son 10 yıldaki gelişmelere direnen Kemalistler de benzer bir gürültüyü çıkarmışlardı. Önce şiddetli bir refleks göstermişler, sonra sonra onlar da geçmişi sorgulamaya başlamışlardı. Sol da bu sorgulamayı yapmaktan kaçınamaz. Tarihin sayfaları yeniden yazılana kadar da bu hesaplaşma sürecek. Çünkü tarih, geçmişin değil geleceğin meselesidir.
Tabii, Türkiye solunun bir kısmı zaten uzun süredir bu sorgulamayı yapıyordu. Halil Berktay’ın görüşleri onlara zaten yabancı değildi. Bu tartışmaya bence en büyük katkıyı zaten solun kendisi yapıyor. Unutmayalım, bu tartışma “dışarıdan” değil, içeriden. Solun bir dönem liderliğini yapmış isimler bu hesaplaşmayı domine etti. Sadece solla da sınırlı değil bu tarih sorgulaması; ne İslamcılar, ne Aleviler, ne Kürtler bu tartışmanın dışında kalabilir. Bu ülkedeki etnik, sosyal ve kültürel bütün gruplar bu değişim sancısını yaşıyor.
Hayat sürdüğüne göre geçmişin inşası da devam edecek.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap