- 20.03.2012 00:00
Olağan durumları olağanüstü olaylara dönüştürmekte üstümüze yok. Önceki seneler polis engeline takılmadan serbestçe kutlanılan Nevruz, bu yıl, hükümetin getirdiği yasak nedeniyle şiddet olaylarının yaşanmasına neden oldu. Ortaya çıkan görüntülerin tasvip edilecek bir tarafı yok elbette; ancak halkın toplu kutlama yapma ve gösteri hürriyetine getirilen kısıtlama yüzünden kimsenin Kürtleri suçlamaya da hakkı yok. PKK’nın Nevruz’u her yıl yeni bir şiddet festivaline dönüştürme arzusu sır değil, fakat, havadan sudan bahanelerle kutlamalara getirilen yasak, sadece şiddet gösterilerinin büyümesine hizmet ediyor.
Kürtlerin sokağa taşan öfkesi tanıdık; onlar yıllardır her fırsatta sokağa inip varlıklarını duyurmaya çabalıyorlar.
Bu yıl farklı olan bence batıdakilerin Kürt sokağına bakışı. Batıdakiler bu tür şiddet olayları yüzünden artık daha az şaşırıyorlar ve daha çok öfkeleniyorlar. Hani Kürt tarafının sık sık dile getirdiği “duygusal kopuş” tezi, bu kez tersinden Türkler için dile getirilse sanırım daha doğru olacak. Batıdakiler Kürt sokağına olan ilgisini neredeyse tümden yitirme noktasına geldi.
Ve şu sıralar Kürtlere olan ilgileri “sıfır” düzeyinde seyrediyor. Nevruz’da polis müdahalesinden sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Hacı Zengin’in ölümüne gösterilen ilgiye bakarak, bazı ipuçlarına ulaşabiliriz. Televizyonlara, gazetelere, internet medyasına yansıyan tepkiler, çok cılız.Hatta Hacı Zengin’in ölümü medyaya oldukça “olağan” geldi. Hayatın olağan akışına uygun bir ölümdü sanki; kaçınılmazdı... Hatırlarsınız, geçen yıl benzer bir müdahale sonucu Hopalı öğretmen Metin Lokumcu yaşamını yitirdiğinde, hiç olmazsa, büyük bir gürültü koptu. Bu tepkinin büyüklüğü, güvenlik güçlerinin bir daha kolayca gösterici öldüremeyeceğine dair hepimizi ümitlendirmişti. Ne var ki, Lokumcu’nun ölümüne gösterilen tepkinin birazı bile Nevruz’da hayatını kaybeden Hacı Zengin olayına gösterilemedi. Bunun nedeni Batı’nın Kürt sokağına son yıllarda gösterdiği ilgi ve empatiyi PKK’nın kanlı saldırıları ve Kürt hareketinin sokağa taşıdığı şiddet gösterileri nedeniyle kaybetmesi. “Mağdur Kürt” algısı, yerini daha aşağılayıcı, dışlayıcı tanımlara bırakıyor. Bu tanımlama eğitim ve kültür düzeyine göre farklılıklar gösterse de, işlevi aynı; ötekileştirmeye yarıyor...
Oyuncu Tuba Ünsal’ın Atatürk Havalimanı’na giderken Zeytinburnu’nda rastladığı göstericilerle ilgiliçektiği resim ve attığı tweetler, ülkenin batısının bence Kürt sokağına gösterdiği ortak tepkiyi de gözler önüne seriyor.
Ünsal’ın gördükleri karşısında kapıldığı şaşkınlığı ve öfkesini yansıtan o tweetlerden bazıları şöyle:
“Bütün otobüs durakları tuz buz olmuş. Taşlı sopalı bir grup Taksim’e doğru hareketteler.”
“Nevruz kutlamaları böyle mi olur ya... ellerde taş sopa... polis arabalarını tekmeliyorlar, savaş alanı burası.”
“Zeytinburnu sahil yolunda kalabalık bir grup her yeri yakıyor.”
“Ne kadar gereksiz bir manzara.. her yer talan edilmiş durumda.”
Bu yıl ki Nevruz’un toplumsal yansımaları ayrıştırıcı ve bölücü oldu. Bunun sorumlusu elbette en başta hükümet veya bu yasağı koyan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin. Nevruz’u olağan bir bahar kutlamasına dönüştürmeyi başaramadan bu ülkede Kürt barışını sağlamak da bence imkânsız. İşkence gören, kafası gözü yarılan, kemikleri kırılan ve ağır yaralı olarak hastanelerde yatan göstericiler bir yana, hükümet, Hacı Zengin’in ölümünden sorumlu olanları açığa çıkarmak için etkin bir soruşturma yapmak zorunda. Göz göre göre ölüme sebebiyet verenlerden hesap sorulamazsa, kimsenin bu devlete ve ülkeye güveni kalmaz. Hiç olmazsa gelecek Nevruz’u kurtaralım, bir daha güzel bir bahar gününde kimse ölmesin.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap