- 2.03.2012 00:00
Yargı tehdidi altındaki halkın siyasi temsilcilerini atanmışlara kul etmemek için hükümetin Meclis’te jet hızıyla yaptığı düzenleme işe yaradı; hükümet, MİT yöneticileri üzerinden Başbakan’a kadar uzanacak bir soruşturmayı bertaraf etti. İktidar seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyerek demokrasimiz adına olumlu bir gelişmeye imza attı. Buraya kadar gayet güzel. Ancak BDP’li seçilmiş vekiller de şimdi benzer bir yargı tehdidi altında.
İktidarın, MİT krizini çözmede gösterdiği duyarlılığı, milletvekilliği düşürülmesi gündeme gelen BDP’li vekil Kemal Aktaş için de göstermesi gerekiyor. Zira BDP’de Kemal Aktaş ile aynı durumda olan en az sekiz milletvekili daha var. Yani seçilmiş Kürt muhalefeti Meclis’teki grubunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu engellemek görevi de öncelikle iktidara ve tabii ki Başbakan Erdoğan’a düşüyor.
BDP’li Kemal Aktaş’ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili olarak Meclis’te verilecek karar hukuki değil, siyasi olacaktır. TBMM Başkanlığı’nın Kemal Aktaş’ın milletvekilliğini, kararın Meclis’e ulaşmasının hemen ardından düşüreceği iddia edilmekte. (1 Mart 2012 Milliyet, s.16) Eğer doğruysa bu haber, Meclis Başkanlığı ciddi bir hata işlemek üzeredir. Meclis tarihinde ilk defa karşılaşılan böyle bir durumla ilgili kararı TBMM Başkanlığı’nın bir kalemde ve kendi başına alması pek doğru görünmüyor. Bu konu, iktidar partisi öncülüğünde Meclis’teki bütün partilerin ortak “siyasi” kararıyla ancak çözüme kavuşabilir.
AKP içinde bu konuda şu âna kadar basına yansıyan iki farklı görüş var. AKP Genel Sekreteri Haluk İpek, karar bildiriminin Meclis’e ulaşmasının ardından Kemal Aktaş’ın vekilliğinin düşeceğini savunuyor. Kararın askıya alınamayacağını söyleyen Haluk İpek, 1999’da askerlik yapmadığı sonradan anlaşılan DYP Milletvekili Bahattin Şeker örneğini veriyor: YSK’nın Bahattin Şeker olayında aldığı karar emsal oluşturur. Kurul, milletvekilliği seçilme yeterliliği kaybedildiği anda, seçilmiş dahi olsa vekilliğin düşeceğini söylüyor. YSK, bu konuda net. Dolayısıyla kararın ertelenmesi söz konusu bile olamaz.” (1 Mart 2012, Taraf )
Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise Haluk İpek’in tam aksi yönde düşünüyor. Anayasa’nın 83. maddesinde verilen cezaların dönem sonuna kalacağının açıkça yazıldığını vurgulayan Kuzu, Kemal Aktaş’ın cezasının dönem sonuna bırakılması gerektiğini söylüyor. (1 Mart 2012, ANKA ) BDP’nin Hukuk İşleri’nden sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş da Burhan Kuzu’yla aynı fikirde: “Anayasa’nın 83. maddesinde ‘TBMM üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır’ hükmü bulunuyor. Kemal Bey, hırsızlıktan veya cinayetten değil, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ceza almıştır. Kemal Bey’le ilgili karar bildirimi Genel Kurul’da okunamaz. Yasama dönemi sonuna kadar Aktaş’ın vekilliği düşürülemez.” (1 Mart 2012, Taraf )
Kemal Aktaş’ın vekilliğinin düşürülmesi Kürtlerin iktidara olan güvenini sarsar. Uludere olayı nedeniyle AKP’ye olan güven zaten iyice azaldı. Dindar Kürtler Uludere’deki duyarsızlığı yüzünden AKP’ye çok kırıldı. BDP’nin seçilmiş vekilleri tek tek böyle ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında sayılabilecek “ceza”lar sebebiyle Meclis’ten dışarı atılır ve BDP’nin Meclis’teki grubu düşerse Kürtler, sistemin meşruiyetini tümden sorgulamaya başlar.Aynı 1994’te olduğu gibi. Hatırlanacağı üzere dönemin Kürt muhalefeti Meclis’ten polislerce alınıp cezaevlerine gönderilmişti. Benzer görüntülerin yeniden yaşanmasını AKP’nin isteyebileceğini sanmıyorum.
O halde bunun önüne geçmek iktidar partisine düşüyor. Türkiye’yi vesayet rejiminden kurtaran bu iktidar, toplumun her kesimini, kurulmakta olan yeni sistemin “demokratik” olduğuna inandırmak zorunda. Bu konuda kritik kararı kuşkusuz Başbakan Erdoğan verecek. MİT krizinde seçilmişleri yargı bürokrasisine karşı koruyan Başbakan, aynı kararlılıkla seçilmiş BDP’li vekillere de sahip çıkmalı. Erdoğan’ı büyük lider yapan, özelliği sadece kendi “hakkı”na sahip çıkması, “dik” durması değildi; Erdoğan’ı güvenilir ve sevilir kılan siyasi rakiplerinin haklarını koruyup gözetmesiydi.
Burada mesele elbette herhangi bir BDP’li vekile sahip çıkıp-çıkmamak değil, yargının gasp etmeye çalıştığı seçilmişlerin haklarını demokrat bir siyasetçi olarak savunmaktır.İktidar partisinin yapacağı bellidir. Kemal Aktaş hakkındaki mahkeme kararı dönem sonuna kadar askıya alınmalı, Terörle Mücadele Yasası ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki antidemokratik hükümler temizlenmeli ve tutuklu vekillerin Meclis’e dönüşlerinin yolu açılmalıdır.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap