- 16.02.2018 00:00
Sonunda ABD’nin kendisi de PKK’nın milis gücü olan YPG’ye Suriye’de devlet kurduğunu itiraf etti. ABD Ulusal İstihbarat Kurumu’nun Kongre’ye sunduğu raporda YPG’yi “PKK’nın Suriye’deki milis gücü” olarak tanımladı. Daha önemlisi raporda YPG’nin, Suriye’de bir çeşit “özerk yapı” yani otonom devlet arayışı içinde olduğuna dikkat çekilmesi.
Bunun anlamı şu: ABD, Suriye’nin kuzeyinde bir terör örgütünü silahlandırıp devletleştirmeye çalışıyor!
Amerikan Anayasası’na göre de suç olan bu fiilden -Senato İstihbarat Komitesi’ne sunulan söz konusu bu rapordan sonra- normalde artık bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Ancak gerek Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın ve gerekse ABD Savunma Bakanı James Mattis’in son birkaç gündür Türk meslektaşlarıyla sürdürdüğü temaslarda Amerikan yönetiminin, bu vahim hatadan-yanlıştan vazgeçeceğine dair bir işaret görünmüyor.
Aksine PKK/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde “otonom devlet” kurmak için ihtiyaç duyduğu maddi kaynak Amerikan bütçesinden sağlanacak. Amerika, 2018 bütçesinden PKK/YPG’ye alt sınırı 550 milyon dolar, üst sınırı 3 milyar dolara kadar çıkacak ciddi bir kaynak ayırdı. Bu karar, Amerikan sistemine hakim olan gücün -Kongre’ye sunulan istihbarat raporunda belirtildiği gibi- terör örgütü PKK/YPG’ye, Suriye’de otonom bir devlet oluşturması için gerekli askeri, siyasi, diplomatik, ekonomik desteği vermeyi sürdüreceğini gösteriyor.
Fakat, diğer yandan ABD’nin tuhaf bir telaş içinde olduğu da gözden kaçmıyor. Türkiye’den endişeliler. Ankara’nın, güney sınırlarımızda kurulmaya çalışılan bu “otonom devleti” tümden imkansız kılacak müdahaleler geliştirmesinden korkuyorlar. Ankara’nın Afrin’e yönelik başlattığı operasyon ile Menbiç’i de kapsayacak müdahale hazırlıklarını bu çerçevede değerlendiriyorlar.
Afrin’e müdahaleyi durduramayınca Menbiç’i masaya sürdüler. Menbiç’i de görüntüde Türkiye’yi memnun edecek şekilde halletmeye razılar aslında. Ama Türkiye’nin Afrin’den sonra Menbiç’te de durmayacağını değerlendirdiklerinden geri adım atmamayı daha doğru görüyorlar.
Türkiye için tabii öncelikli konu Fırat’ın batısı. Kendi sınırlarımızı çabucak güvenli hale getirmek zorundayız. Bu, Fırat’ın doğusunu onlara bıraktığımız ya da “tanıdığımız” anlamına gelmiyor. Ankara, Fırat’ın doğusundaki PKK varlığını tanıdığı an zaten Fırat’ın batısını da, ülkenin güneydoğusunu da kaybeder. ABD’nin Afrin ve Menbiç direnci, Ankara’yı Fırat’ın doğusuna razı etme isteğinden kaynaklanıyor.
Türkiye’nin bu aşamadan sonra ABD ile ilişkilerde korkularından başka kaybedeceği bir şey yok. Unutmayalım ki FETÖ, Türk-Amerikan “stratejik ortaklığı”nın ürünüdür. Başkentimizi bombalatan güç ABD’den başkası değildi. 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD’nin bulunduğunun en büyük kanıtı Fetullah Gülen’in hâlâ Pensilvanya’da tutuluyor olmasıdır. Devlet için bundan başka bir kanıta gerek var mı?
PKK’yı konusu da aynı; Amerikan Ulusal İstihbarat Merkezi’nin resmi raporuna göre YPG, terör örgütü PKK’nın milis gücü ve Suriye’de otonom bir devlet kurma peşinde. Bu rapor PKK ve PYD/YPG’nin arkasında ABD’nin olduğunu bütün açıklığıyla göstermeye yetiyor. Bu yüzden Ankara’nın mevcut istikameti son derece yerinde. Üstelik -Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi- bu daha başlangıç, ısınma turları!
Yorum Yap