- 15.09.2017 00:00
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik içeriden (AK Parti çevrelerinden) bir suçlama kampanyası başlatıldığı görülüyor. Aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olan Erdoğan’ı kuruluş çizgisinden sapmakla, “dünyanın dilini” konuşmamakla, ülkeyi evrensel değerlerden koparmakla, dış politikada düşmanları çoğaltmakla, kibirli olmak ve özeleştiriye yanaşmamakla, partinin kurucu kadrosunu devre dışı bırakmakla vs. suçluyorlar.
Siyasette parti içi mücadele ve iktidar kavgası elbette olağandır; ancak Erdoğan’a yönelik başlatılan bu son suçlama dalgasının, ABD’deki Zarrab şantajıyla paralellik göstermesi dikkat çekiyor. ABD’de esen rüzgarla beslenen ve AK Parti kıyılarını vuran bir suçlama dalgası söz konusu.
Bu şu anlama geliyor; Erdoğan’dan duyulan rahatsızlığın Amerikan Dışişleri ve Pentagon’a dayandığı anlamına geliyor. Zaten arkaları ‘sağlam’ olmasa Erdoğan’a kafa tutmaya kalkmaları mümkün olmazdı.
Ancak buna rağmen Erdoğan’a yöneltilen suçlamaları “samimi eleştiriler” olarak değerlendirip tartışabiliriz.
Mesela “Dünyanın dilini konuşmuyor” dedikleri ne?
Erdoğan, hangi dünyanın dilini konuşuyor, sanıyorsunuz?
Bu dünyanın dilini konuşuyor elbet ama bu milletin ağzıyla.
Bu ülkenin, bu milletin çıkarlarını savunuyor, Erdoğan.
Hem de anladıkları dilden konuşuyor.
Ülkenin gücü, imkanları sınırlı, eldeki malzeme yetersiz; ama buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan, emperyal amaçlarla üzerimize gelen, ülkeyi parçalamaya çalışan, iç siyasetimize kadar burnunu sokan devletlere/güç odaklarına karşı bu milletin onurunu incitmeyen, başı da gitse milletin hakkını savunmaktan vazgeçmeyen onurlu bir dilde konuşmaya çalışıyor.
Bu dil “evrensel” olandan kopuk değil, evrensel değerlere ve demokrasiye de aykırı değil; bir ülkenin, bir milletin haklarını zorbalara karşı savunamayan bir dil zayıflığın, teslimiyetin ve korkaklığın dili olabilir; gerçek dünyanın dili bu değil.
Erdoğan’a yöneltilen bu ‘evrensellik’ kokan süslü eleştiriler aslında büyük bir sefaleti, korkaklığı, karaktersizliği, onursuzluğu yansıtıyor.
Kendi ülkesini peşkeş çekmeye teşne bu dili, millete “evrensel”, “dünya dili” olarak pazarlıyorlar.
Nihayetinde aradıkları portre Türkiye’nin Maliki’si veya Haydar el Abadi’sidir.
Türkiye’ye inanmayanların, bu toprakların insanına güvenmeyenlerin, bu milletin derdiyle kederlenmeyenlerin, bu medeniyetin geleceğiyle ilgilenmeyenlerin, yabancı devletlerin ağzına bakanların kalkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlamaları; “dünya dili”, “evrensel demokrasi”, “kibir abidesi” vs demeleri ciddiye alınmayacağı gibi, kullandıkları dil de samimiyetten ve dürüstlükten uzaktır.
Şu gerçeği artık görelim; Pentagon, Türkiye’nin başına Haydar el Abadi gibi birini aramaktadır. Erdoğan’ı devirmeyi başarırlarsa sonunda Ankara’nın başına getirecekleri lider, Irak’ınkinden fazla olmayacak. Bunun ne anlama geldiğini henüz idrak edemeyenler var; Erdoğan’ın devrilmesi demek ülkenin işgale açık hale getirilmesi demektir. Erdoğan’dan sonraki “lider” de ancak Maliki ile Abadi arasında bir şey olabilir.
Erdoğan, ülkemizi Irak ve Suriye’ye çevirmeye çalışan uluslararası güçlere karşı direniyor, bu toprakların bütünlüğünü, milletin birliğini ve devletin devamını savunuyor. 2019 tarihi, bu nedenle hem Erdoğan, hem AK Parti ve hem de Türkiye için son derece kritik.
Pentagon, Erdoğan’ın direncini kırabilmek için AK Parti’yi içeriden etkilemeye çalışıyor. Eğer partiyi içeriden çatlatabilirlerse Türk siyasetindeki mevcut tabloyu bozabileceklerini düşünüyorlar. Erdoğan’ı hedef alan son suçlama dalgasının sebebi de bu; ancak buna güçlerinin yeteceğini hiç sanmıyorum. Niyeti hayırlı olmayanın akıbeti de hayırlı olmaz!
Yorum Yap