- 8.02.2017 00:00
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a yönelik başlatılan linç kampanyasına şahit oluyoruz, kaç gündür. Sebebi ise Zühtü Arslan’ın bir kabul sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini sıkarken “fazla”eğilmesi!
Delil gösterilen fotoğraflar üzerinde aslında oynanmış; gerçekte Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın böyle bir eğilme hareketi yok.
Görüntülerde resmi bir tokalaşma var sadece.
Kaldı ki, iddia edildiği gibi bir selamlaşma olsa ne olur?
Milli iradeye saygının, sevginin, hürmet ifadesinin nesi kötü?
FETÖ’ye saygıda kusur etmeyenlerin derdine bakın.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’na yönelik başlatılan kişilik katlinden anlıyoruz ki; bu ülkede milletin seçtiği iradeye “saygı” duymak birilerine göre hala büyük bir kabahat.
Gezi’den beri böyle aslında; “Dünya lideri” diye pohpohlayarak avuçlarına alamadıkları, istediklerini yaptıramadıkları Erdoğan’ı, bir günde “diktatör” ilan ettiler.
Dünyanın muktedirlerine “One minute” çekince Erdoğan da, Erdoğan’ı destekleyenler de bir anda kötü oldu.
Bu milleti önceleyen bir siyasete ve liderlik tarzına aslında bu ülkede hiçbir zaman yaşam hakkı tanınmadı.
Erdoğan etrafında yıllardır süren büyük kavganın, mücadelenin özü budur; lider gücünü milletten mi, yoksa güç çevrelerinden mi alıyor?
Mevcut dünya düzeninde bu soruya “millet” biçiminde yanıt veren hiçbir aktöre yaşam hakkı tanınmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu alanda bir “ilk”tir ve bu yüzden hedef haline geldi.
Siyaseti az çok takip eden herkes görüyor; FETÖ’ye, CHP’ye, HDP’ye yakın durunca hiçbir sorun yaşanmıyor ama, milletin seçtiği lidere yakın durmak ise “onursuzluk” ve “yandaşlık” olarak görülüp değerlendiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tokalaşanları hesaba çeken medyaya dikkatli bakın; bu medya kuruluşlarının patronları, daha düne kadar Pensilvanya üzerinden burada dava takipçiliği yapıyordu. Yargı’daki bütün işlerini Pensilvanya üzerinden görüyorlardı.
Bu medya sırtlanları, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ı dillerine doladıkları kadar 15 Temmuz darbecilerini dillerine dolamadılar.
15 Temmuz’u sadece “senaryo”, “tiyatro”, “kontrollü darbe” sözcükleriyle yazılarına konu ettiler. Gülen’in bahsini bile açmadılar.
Pensilvanya ile medya patronları arasındaki ilişkinin başarısız darbe girişiminin ardından bittiğini sanmayın; siyaset ve medya dünyasında 15 Temmuz’dan önceki ittifak güncellenmiş, yeni koşullara uyarlanmış bir şekilde sürüyor. Algı operasyonları hâlâ bu ittifakın ortak işi; vesayetçi medya bir yere kaybolmadı yani, olduğu gibi yerinde duruyor.
Yorum Yap