- 16.08.2017 00:00
Devletler ve milletler barışı, istikrarı, güvenli bir hayatı tercih ederler, zorda kalmadıkça savaşa başvurmazlar. Türkiye açısından da durum farklı değil; iktidar partisi, bugüne kadar hep bıçak kemiğe dayanana kadar sabretti. PKK terörünü sona erdirmek için bile uzun süre iyi niyetli çözümler peşinde koştu.
Hatta şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz ki; gelmiş geçmiş hükümetlerin neredeyse hepsi Ortadoğu gibi kaynayan bir coğrafyada , sonsuza kadar barış içinde yaşanabileceği gafletine düştü. Batı’nın ülkeyi bölme, parçalama hazırlıkları, nedense herkese son derece mantıklı gelen “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibiyle ötelendi, görmezden gelindi.
Mevcut eğitim sistemiyle yeni nesillerin, Batı’nın saldırgan, sömürgeci, kanlı yüzünü görmesi engellendi. Siyaset ve medya dünyasının büyük bir bölümü -buna kamuoyunun ağırlıklı bir kesimini de dâhil edebiliriz- kan gölüne çevrilen Ortadoğu’da, hâlâ bir barış adası olduğumuzu sanıp sevinirken, bu durumun geçici olduğunu görmeyecek kadar da saf ve tarih bilincinden yoksun.
Batı sisteminin Türkiye Cumhuriyeti devletini bölme, parçalama planları geçici değil kalıcı, taktik değil, stratejik bir hedeftir. Ortadoğu’da halihazırda olan da zaten budur; Türkiye’nin bölünme süreci Suriye ve Irak’tan başlatılmıştır, geniş kesimlerin görüş mesafesine girmediğinden olsa gerek, yaklaşan tehlike hâlâ idrak edilmiş değil.
Devleti idare edenler elbette yaklaşan tehlikenin farkında; Suriye ve Irak’ta verilen kavga devletin nüfuzunu artırma amacından çok ülkenin bekasını koruma kaygısından kaynaklanmaktadır. ABD, Rusya ve İran’la sahadaki ilişkiler, tamamen bu hedefe kilitlenmiştir. Verilen kavga da, yapılan barış da özünde ülkenin toprak bütünlüğünü korumaya kilitlenmiştir.
Türkiye’nin bugün karşısında yer alan blok, Birinci Dünya Harbi’nde Osmanlı’nın karşısındaki ittifaktan daha güçlü ve daha büyüktür. FETÖ’ye ev sahipliği yapan, PKK’ya binlerce TIR dolusu silah gönderen ABD’nin başını çektiği Batı blokunun Türkiye ile ilgili hiçbir iyi niyeti söz konusu değildir. “Stratejik dostluk” edebiyatıyla yıllarca Türkiye’yi uyutan, tedbir almasını engelleyen ABD’nin gerçek “stratejik dostu”nun Türkiye’yi bölmek için yola çıkan PKK/HDP olduğu ortaya çıkmıştır. Birinci Dünya Harbi’nde ittifak yaptığımız Almanya bile bugün FETÖ ve PKK’nın koruyucusu, kollayıcısı durumundadır.
Birinci Dünya Savaşı üzerinden yüz yıl geçti, devletlerin savaş taktikleri değişti. Zamanın içine gizlenmiş hain planlar günü geldiğinde birden filiz vermeye başlıyor. Düşman belledikleri ülkelere tedbir alma, hazırlık yapma imkanı bile tanımadan onları paramparça ediyorlar.
Türkiye şüphesiz güçlü bir ülke. Ancak yeterli tedbire ve hazırlığa sahip değil. Buna rağmen, mevcut istikametiyle şimdiden Batı’nın güney sınırlarımızdaki planlarını boşa çıkarmış durumda. Ancak bıçak sırtında yürümeye devam ediyoruz. FETÖ, PKK, CHP, HDP, DEAŞ gibi yapılar sadece kukladır ve bundan sonra ancak Türkiye’yi oyalama işlevi görebilirler. Kuklanın ipleri kimde asıl ona bakılmalı.
Devlet ve millet olarak büyük bir seferberlik haline geçmeyi başaramazsak yaklaşan tehlikeyle mücadelede büyük zafiyet yaşanır. “Barış istiyorsan savaşa hazır ol” sözü en çok Türkiye için geçerli.
Yorum Yap