- 14.08.2017 00:00
Türkiye Cumhuriyeti devleti, tarihsel bir süreçten geçmekte. Batı sistemi, Ortadoğu’da köklü bir harita değişikliğine hazırlanıyor. Daha doğrusu, bu değişiklik gün be gün hayata geçiriliyor. Devletin aldığı tedbirler ve hazırlıklar da söz konusu elbette. Fakat en büyük hazırlık bana göre iktidar partisinde süren ve fazla gündeme gelmeyen “köklü değişim” hamlesi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adım adım yürüttüğü bu değişim süreci, ülkenin bekası için umut bağlayabileceğimiz en önemli milli çalışmanın başında geliyor.
Bazen en büyük hazırlık küçük görünen değişim adımlarıdır. Büyük askeri operasyonlar, gövde gösterileri, “asarız keseriz” edebiyatıyla bir ülkeyi dış ve iç saldırılara karşı korumak sanıldığı gibi mümkün olmayabilir.
Saddam’ın sonunu hatırlayacak olursak; ABD’ye karşı onun kadar meydan okuyan bir lider yoktu. Kaddafi de öyle; ABD’ye karşı radikal açıklamalarıyla meşhur bir isimdi. Ama her iki lider de işgal başladığında iki saat direnemedi. Başında oldukları devlet çoktan ayartılmış, ülkeleri değişik etnik gruplara ve mezheplere bölünmüş, altlarındaki toprak çoktan çekilmişti. ABD, Irak’taki savaşı 2003’te değil, 1990-2003 arasındaki dönemde kazandı.
Şüphesiz Türkiye ne Irak, ne Libya ne de Suriye’ye benziyor; devletimiz, büyük bir medeniyet geçmişine sahip olduğu için bugün hâlâ ayakta. Eğer Suriye gibi olmadıysak, bunun sebebi Batı’nın Türkiye’yi bölmek istememesinden değil, aksine, Türkiye Cumhuriyeti devletini bölme projesinin hâlâ adım adım yürürlükte olmasından ve hazırlıklarını henüz tamamlayamamasındandır.
Hesapta olmayan işler oldu elbet; FETÖ darbesi, PKK’nın iç savaş çıkarma planları tutmayınca işler uzadı. Fakat Batı sisteminin Türkiye’yi de kapsayacak yeni bir harita planı yürürlükte ve hâlâ tüm hesaplar buna göre yapılıyor.
Türkiye, devlet ve millet olarak bu saldırıların farkına varmış durumda. Devlet buna göre yeniden milli bir anlayışla tahkim ediliyor. Batı sisteminin devlet içinde kurduğu düzenek bozuluyor. Batı’nın taşeron örgütlerini bitirecek, tümden tasfiye edecek noktaya ulaşmış durumdayız.
Ancak Batı sisteminin saldırılarını boşa çıkaracak hazırlıkları tamamlamış sayılmayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı AK Parti’deki değişim hamlesi bu yüzden çok önemli. Bu değişim süreciyle ilgili Erdoğan’ın sarf ettiği “AK Parti Türkiye’dir” sözü son derece önemlidir.
Hiçbir şey 15 Temmuz’dan önceki gibi olamaz artık. Buna AK Parti de dahil. 15 Temmuz’da, Batı sisteminin ülkemizin bekasını hedef alan büyük planları deşifre oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tehdidi gördü ve partisini bu tehdide göre yeniden yapılandırmak zorunda. AK Parti’deki bir gevşeklik, laçkalık, çatlak bütün ülkeye yansır. Millet AK Parti’ye olan güvenini yitirirse bütün ülke riske girer.
Cumhurbaşkanı öncülüğünde başlayan AK Parti’nin yenilenme ve değişim programında belirlenen şu kriterler son derece önemli:
- Devlet kurumlarıyla iş ilişkisi bulunan, belediyelerden iş alma eğilimi olan iş alanlarında çalışan ve siyaset mecrasını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaya çalışan kişilerin aday olmasına müsaade edilmeyecek.
- Belediye meclisi ve il genel meclisi üyesi olanlar da teşkilatlarda yönetim kurulu üyeliği sıfatını kullanamayacak. Bir kişiye iki görev vermemeye özen gösterilecek.
- Milletvekili, belediye başkanı, il ve ilçe başkanının birinci derece yakınları da parti yönetimlerinde görev alamayacak. Akraba ilişkisi olmayanların yönetimlerde olmasına özen gösterilecek.
- Hem muhtarlık hem de parti yönetim kurulu üyeliği yapanların, adaylığına izin verilmeyecek. Mümkün olduğunca muhtarlar yönetimlerde değerlendirilmeyecek.
- Yeni yönetim kadrolarında gençlerin önü açılacak, 18-25 yaş arasındaki gençlere de görev verilmesine özen gösterilecek.”
Bu değişim kriterleri başarıyla uygulanırsa AK Parti hem 2019’u kazanır ve hem de Türkiye’yi 2023’e sağ salim çıkararak “Güçlü Türkiye” yolunda büyük bir mesafe kaydeder. Siyaset baronlarından ve çıkar gruplarından kurtulan AK Parti, Türkiye’yi sağlam bir geleceğe taşır. Ülkenin bekasının bu değişime bağlı olduğu unutulmamalı.
Yorum Yap