- 28.04.2017 00:00
AK Parti hükümetine yıllardır içeride Batı’nın siyasi uzantılarıyla uzlaşma içine girmesi, dışarıda ise ABD’ye teslim olması dayatılıyor. Bu dayatma 7 Haziran’da en üst düzeyde hissedildi. Beklenti, AK Parti’nin CHP ile koalisyon kurup FETÖ ve PKK’yla mücadeleyi askıya almasıydı; dışarıda ise PYD’li “Terör devleti”ne onay vermesi bekleniyordu.
Ancak Erdoğan’ın vizyoner liderliği, öngörüsü, millete olan güveni sayesinde AK Parti ve Türkiye kapana kıstırılmaktan kurtuldu. Erdoğan’ın geliştirdiği direnci kırmak için “iç savaş” kartı masaya sürüldü. Güneydoğu, Suriye’ye dönüştürülmeye çalışıldı. Bu da sonuç vermeyince FETÖ’nün darbe girişimi gündeme geldi.
Bu da olmayınca hep birlikte 16 Nisan’da “Hayır”a yüklendiler. Dışarıdan ve içeriden geniş bir “Hayır” koalisyonu oluşturuldu. Erdoğan’ın sandıkta da bileğini bükemeyince Türkiye’nin önü açıldı. ABD’nin öncülüğünü yaptığı Batılı koalisyona rağmen PKK ve YPG vuruldu. Bu harekatla ABD’nin de, PYD’nin de dengesi bozuldu.
"Mahrem imamlar” operasyonu ile de FETÖ’ye şu ana kadarki en radikal darbe vurulmuş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile ilgili mevcut kabulleri tek tek değiştiriyor. Batı, PKK’yla mücadeleyi Türkiye’nin içiyle sınırlamaya çalışırken devlet bunu sınır ötesine, ABD ve Batılı koalisyonun nüfuz alanına taşıyarak yanıt veriyor.
FETÖ’yle mücadeleyi üç-beş memurun tasfiyesine indirgemeye çalışan Batı’ya sayıca da en büyük gözaltı kararları verilerek karşılık veriliyor. 10 bine yakın Emniyet personeli, önceki gün FETÖ’yle iltisakı sebebiyle görevinden uzaklaştırıldı. 1000’den fazla örgüt imamı ise gözaltında.
Bu operasyonlarla Erdoğan’ı mevcut kabulleri, statükoyu tanımayacağını ilan etmiş oldu.
Siyaset oyununun kuralını bugüne değin hep Batı belirledi ve bu oyunda ne yazık ki bütün yollar hep Batı’ya çıkıyordu. Ne yaparsanız yapın oyunun galibi Batı oluyor, kaybeden ise Türkiye oluyordu. İlk kez oyunun kuralı değişti, Türkiye 16 Nisan’da kurallarını kendisinin belirlediği yeni bir oyun kurdu. Bunun iç ve dış politikaya yansıması şimdiden muazzam.
Şu son birkaç günde Ankara’nın gerçekleştirdiği hamleler Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğinin açık bir ifadesi. Türkiye, yüreklere, zihinlere vurulan prangaları kırmayı başardı.
ABD ne der, Avrupa ne der, Rusya ne der… Bu sorular artık ikinci planda. Rusya’ya endişeliymiş, ABD kaygılıymış… Öncelikli olan bu ülkenin ve milletin çıkarları. Müslümanların, ümmetin ve hatta müşterek insanlık değerlerinin ne diyeceği.
Batı’nın çıkarlarını Türkiye’ye önceleyen, bunun dışına çıkamayan; uslu bir öğrenci gibi Washington’un, Brüksel’in verdiği ev ödevlerini yapan genel başkan, dışişleri bakanı dönemi bitti. Batılı başkentlerde kapalı kapılar ardından ülkenin bekasını ilgilendiren konularda kimse karar yetkisini kendisinde bulamayacak. Meydanlarda hamasetle halkı kandırıp arkadan Batı’yla kirli pazarlıklara girişmek artık mümkün olmayacak. 16 Nisan’la birlikte liderlik ve siyasete de yeni normlar geldi.
ABD’den izin alarak, Avrupa’dan müsaade isteyerek adım atan bir Ankara yok artık. Zaten bu, Türkiye’ye hiç yakışmıyordu. Türkiye insanı bunu hiç hak etmiyordu.
Yorum Yap