- 4.02.2017 00:00
Ortaköy katliamının ardından Batı medyasında çıkan haber ve analizler ilginçti. İngiliz The Independent“Türkiye’nin çökme riskiyle karşı karşıya” olduğunu ileri süren bir yazıya yer verdi; Daily Delegraph ise Mark Almond imzasıyla yer verdiği bir analizde Türkiye’yi Avrupa’nın yeni “Hasta adamı” olarak niteledi.
Her iki analizin ortak noktası Türkiye’ye ömür biçmesi.
Batı, Türkiye’nin ömür biçilecek bir ülke olmadığını aslında tarihten az çok bilmekte. “Hasta adam” olarak niteledikleri Osmanlı’yı yağmalamaya geldiklerinde aslında hayal kırıklığına uğradılar; buralara kadar Türkleri tarihten silmeye gelen Avrupalı devletler, İstiklal Harbi zaferiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni kabul etmek zorunda kaldılar.
Ancak Türkiye’yi çökertme planlarından vazgeçmedikleri de sır değil. Bugün karşı karşıya kaldığımız terör saldırılarının arkasında Batı’nın yüzyıl önce yarım kalmış hesapları, emelleri bulunmakta. Terör örgütlerini kullanarak Türkiye’yi bölünme, parçalanma, çökme kıvamına getirmek istiyorlar. PKK’yı, FETÖ’yü, DEAŞ’ı sırayla Türkiye’nin üzerine salan Batı’dır.
Ama iddia ettikleri gibi de Türkiye bugün ne çökme riski taşıyor, ne ölmeye mahkum bir “hasta adam”. Bunca çabaya, komploya, kışkırtmaya, terör saldırılarına rağmen Türkiye’yi çökme noktasına getirebilmiş değiller. Bunu başarmaktan henüz çok uzaklar.
Eğer devlet ve millet olarak terör saldırıları karşısında paniğe kapılıp kendimize olan güveni yitirirsek çözülme ve çökme tehlikesi başgösterir.
Batılı devletler işte tam da bu noktaya çalışıyorlar. Her terör saldırısından sonra Türkiye’nin çöktüğü, bittiği yönünde psikolojik savaş içerikli haber ve analizlere biraz daha fazla yer vererek özgüvenimizi sarsmak istiyorlar.
Devlet olarak bekâ mücadelesi içinde olduğumuz bir gerçek. Zira karşı karşıya kaldığımız terör saldırıları milli birliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü hedef alıyor. Bu yüzden ikinci İstiklal Harbi gibi bir mücadele içindeyiz. Ancak bu durum Batı medyasının öne sürdüğü gibi Türkiye’nin çökme riskiyle karşı karşıya olduğu anlamına gelmiyor. İstedikleri, hayal ettikleri elbette Türkiye’nin çökmesi, dağılması; ama Türkiye hiç olmadığı kadar siyasi ve toplumsal bütünlüğe sahip. Batı, yakın zamana kadar giriştiği Türkiye’yi çökertme girişimlerinin hiçbirinden sonuç alamadı. PKK üzerinden planlanan “iç savaş” denemesi başarıya ulaşamadı. FETÖ üzerinden geliştirdikleri 15 Temmuz’daki darbe girişimi ezildi. Fırat Kalkanı operasyonuyla güney sınırımızdaki PYD ve DEAŞ tehdidi bertaraf edildi.
Devlet, Batı’nın tüm stratejik hamlelerini etkisizleştirmeyi başardı. Şimdi ellerinde kalan son kozu oynamaya çalışıyorlar; Türkiye’yi Batı’nın arka bahçesi olmaktan çıkaracak olan “Cumhurbaşkanlığı sistemine” geçiş sürecini, darbe sürecine dönüştürmeyi planlıyorlar. Bunun için terör örgütlerini topyekun sahaya sürdüler, siyasi suikastlara başvurmaya başladılar; siyaset, sanat ve medya dünyasındaki bazı aktörleri kullanarak toplumsal alanı da karıştırmaya çalışacaklardır.
Ne var ki Türkiye, terör saldırıları ve medya üzerinden yürütülen algı operasyonlarıyla çökecek bir ülke değil; “Hasta adam” diyerek ömür biçilecek bir ülke ise hiç değil. Batılı devletler, aslında biraz da terör örgütlerini kullanarak Türkiye’yi korkutmaya, masada teslim almaya çalışıyorlar. Tarihin en büyük terör saldırılarına maruz kalmış olsa da Türkiye, Batı’nın dayatmalarını görüyor ve bu dayatmalara teslim olmaya hiç niyeti yok.
Yorum Yap