- 11.12.2016 00:00
Gezi’den sonraki süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yöneltilen suçlamaların başında “toplumu kutuplaştırma” geliyordu. Nedense bu suçlamayı yapanlar toplumu en fazla kutuplaştıran ve ayrıştırmaya çalışanlardı.
Buna rağmen 15 Temmuz ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir sayfa açarak bir dönemi kapattı; kimden kaynaklanırsa kaynaklansın toplumu ayrıştırmaya dönük siyasi anlayışın terk edilmesi için çağrıda bulundu. Başta da kendisi ana muhalefet partisi liderinin de aralarında olduğu pek çok isme yönelik açtığı davayı geri çekti.
15 Temmuz sonrası, toplumsal-siyasal alana yansıyan “kutuplaşma”, “ayrışma” ve “nefret kamplaşması” bıçak gibi kesildi. Ancak tümden de ortadan kalkmadı.
Zira Türkiye’de siyaseti ve toplumu bölerek netice almak isteyen güç hâlâ çok etkili. Maşaları, taşeronları deşifre olsa da bu güç varlığını korumayı sürdürüyor.
Medyada Doğan grubunun temsil ettiği bu güç çevreleri, 15 Temmuz yenilgisinin şokunu atlattıktan sonra yeniden harekete geçmişe benziyor. “Şortlu kadına saldırı” olayı ve “Cinsel istismar yasası”yla toplumu yeniden birbirine karşı doldurmaya başladılar. Parkta spor yaparken saldırıya uğrayan hamile bir kadın ile ilgili olayı da “Müslüman kafa”ya bağlayarak, kışkırtıcı yayınlara tam gaz devam ediyorlar.
Ahmet Hakan ve Ertuğrul Özkök’ün konuyla ilgili dünkü yazılarında “Saldırgan bu cüreti nereden buluyor, kimden cesaret alıyor” sözleri de son derece stratejik ve bir hedefe yönelik olarak samimiyetten uzak ve oldukça sahteydi. Sahi, saldırganlar bu cesareti kimden alıyor? Erdoğan’dan mı? Yoksa “dindar yöneticilerden mi?”
Huyları böyle; açıkça söylemek yerine aptal yerine koydukları okurlarına kaş göz işareti yaparak dindarları hedef gösteriyorlar.
Ucuz bir provokatör gibi, sağda solda olup biteni doğrudan Erdoğan’a, AK Parti’ye, “Müslüman kafa”ya bağlayarak toplumu bölme ve ayrıştırma telaşındalar.
Tabii burada akla gelen soru neden yeniden “kışkırtma”, “kutuplaştırma” işine giriştikleri. Doğan medyasının toplumu birbirine karşı yeniden kışkırtma ve germe çabaları uğursuz birtakım olayların habercisi olarak görülebilir. Toplumsal ve siyasal alanı yeniden nefretle yüklemeye, doldurmaya başlamaları “iyi şeyler”in habercisi değil, yeni provokasyonların hazırlığına işaret ediyor.
Yakın tarihin tecrübesi, bu ülkede toplumu birbirine kışkırtan hadiselerin yüzde 99’unun kurgu olduğunu gösterdi. İnfial uyandıran saldırı olaylarının pek çoğu, planlı titiz hazırlıkların sonucunda gelişmiştir.
Ve diğer bir tarihi tecrübe de şudur ki, bütün bu “kurgu” hadiselerin algı mühendisliğini, misyonu gereği Doğan medyası yapmaktadır. Türkiye’de hemen hiçbir provokasyon onlardan bağımsız değil.
Yorum Yap