- 10.08.2016 00:00
15 Temmuz Darbe teşebbüsüne ilişkin “senaryo” iddiaları, daha doğrusu “tatbikat” yakıştırması bir ikrarı, bir itirafı içinde barındırıyor. 36 uçağın, 276 zırhlı aracın, 3 geminin ve 8 binden fazla askerin katıldığı darbe girişimi son derece sahiciydi oysa, hayatını kaybeden 240 insan da öyle, yaralanan 2 binden fazla insanın bedeninden dökülen kanlar da son derece gerçekti.
Yıllardır bu ülke insanına oyunu, kurguyu, yalanı, senaryoyu gerçek diye gösterenler, gerçekleri de bir oyun, senaryo, kurgu, yalan olarak göstermeyi maalesef başardılar.
En başta da devlet bu oyuna geldi. Kurgulanan dev prodüksiyonu gerçek sanıp aldandı. Böylece hem kendisine, hem ülkesine, hem millete zarar verdi.
Herhalde bir oyun ne kadar büyük kadroyu barındırırsa o kadar çok sahici oluyor. Bütün bir ülkeyi dev bir film platosu gibi değerlendirmeyi planlarsanız o ülkede senaryolar gerçeğe, gerçekler de yalana dönüşür.
FETÖ, bu ülkenin en büyük yalanlarından biriydi. Adına “Gülen Cemaati” dendi, “Hizmet hareketi” dendi; sivil toplum kuruluşu yakıştırması yapıldı, sosyal bir dayanışma grubu olarak gösterildi.
FETÖ’yü anlatanların, tarif edenlerin, övenler veya sövenlerin hepsinin aynı film ekibinin parçası olduğu yerde gerçekler silinir ve aldanış kaçınılmaz olur.
Bu ülkenin diğer bir yalanı PKK’dır. Bu örgütün, "Kürt sorununun sonucu” doğduğu yalanı üzerinden, Türkiye’ye 40 yıldır müdahale ediliyor. PKK terörünün etrafında gelişen bütün toplumsal ve siyasal olaylar bu yalanın etkisi altında kalmaktan kurtulamamıştır.
Bu ülkede 40 yıldır bilimi, akademiyi, sanatı (edebiyatı ve edebiyatçıları) gazeteciliği, siyaset bilimini bir yalanı büyütmek için kullandılar. FETÖ ve PKK, kadrosu en kalabalık, konuk oyuncuları en fazla, yardımcı aktörleri en çok olan dev bütçeli bir senaryonun sonucudur. PKK’yı en çok edebiyatçıların arkalıyor olması, Gülen’e en çok romancıların sahip çıkması manidar ve aslında gayet anlaşılır.
17-25 Aralık Yargı darbesi girişiminde perde düştü; hayat sahnesinde vuku bulan olayların, aslında dışarıda tasarlanmış senaryoların tatbiki olduğu ortaya çıktı. Gerçek sanıların aslında birer senaryodan ibaret olduğu anlaşıldı.
“Biz kör müyüz, neden göremiyoruz” diyenler olabilir? “Gerçek ile kurguyu neden ayırt edemeyecekmişiz” diyenler de çıkar.
Ancak çoğumuzun zaten senaryonun içinde doğduğumuzu, daha biz hayata gelmeden o senaryonun tatbik edilmeye başlandığını düşünürsek, gerçek ile senaryoyu ayırt edemeyişimizi de rahatlıkla anlayabiliriz. Ayrıca yeni doğanların da bir filmin içinde dünyaya geldiğini göz önünde bulundurursak, muhtemelen onlar da -15 temmuz darbe girişimi başarılı olsa- belki de yıllara yayılacak bir filmin pasif oyuncuları olmaktan öteye gidemeyecekti.
FETÖ ve PKK 45 yıldan daha fazla bir zaman önce sahneye çıkan aktörler. “Hizmet hareketi” de yalan, “Kürt hareketi” de.
Bu iki örgüt hakkında bugüne kadar yazılıp çizilen, bilinen bütün bir hikaye, aslında gerçekten bir hikaye olmaktan ileri geçemedi. Çünkü hikayenin anlatıcıları da yine o aklın kendilerindendi.
Gerçek sandığımız ama aslında birer senaryonun tatbikinden ibaret olan bu hikayenin deşifre olması ve açığa çıkması, hayatın bu kadar iddialı bir “muhteşem tasarım”ı kabul etmemesiyle, sindirememesiyle; böylesi bir kibri evrene uygun görmemesiyle ilgili olmalı.
Anlaşılan şu ki yakın tarihe dair, gerçek diye bilinenlerin büyük çoğunluğu maalesef senaryo. Tarihi yazanlar, tarihi diledikleri istikamete çevirebilecekleri gibi bir iddia taşıyorlar.
Milli Mücadele'yi verip tarih yazanlara, tarih yazıcıları geçit vermediler. Kurulan devlet tarih yazanların değil, tarih yazıcılarının belirleyiciliğinde oldu.
İşte bundan ötürü dönüp geçmişe yeniden bakmak, bir daha bakmak, dikkatlice bakmak zorundayız.
Yorum Yap