- 4.02.2016 00:00
Paralel yapının mağdur ettiği çok sayıda insan var bu ülkede. Özellikle de sivil ve askeri bürokraside. Bu FETÖ yüzünden kimi işini, gücünü kaybeti; kimisi de itibarını yitirdi, saygınlığını kaybetti. Haksız yere hapis yatanlar artık herkesin malumu; eski askerler, komuta kademesi, hatta eski genelkurmay başkanı da dahil buna. Paralel yapının gazabına uğrayanların sayısı tabii ki çok. Ancak 15 Temmuz darbe/işgal teşebbüsünden sonra ekranlara konuk edilen eski askerlerin geriye dönük değerlendirmeleri fazlasıyla benmerkezci. Tek bildikleri AK Parti’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlamak. “Zamanında uyarmışlar da, kimseler kulak asmamış kendilerine, iktidar partisi dinlememiş onları!” “Bütün suç Erdoğan’ınmış!” “Kendisi de zaten söylemişmiş, ‘ne istediler de vermedik’ diye!”
Bu çevrelerde henüz milleti ve devleti merkeze alan, ülkenin geleceğini düşünen bir değerlendirmeye rastlamadık.
Türkiye darbe/işgal tehlikesi atlatmış, ülke uçurumun kenarından dönmüş, böyle vahim bir ortamda eski askerlerin çoğu “bize çok haksızlık yapıldı, suçlusu AKP” diye feveran etmekteler. AK Parti’yi ve aslında özellikle Erdoğan'ı suçlamaktan gayri bir düşünce ve görüş ileri sürememekteler.
Paralel örgütün mağdur ettikleri tarihin içinde donup kalmış gibiler; geçen zaman, yaşanan bunca sıcak gelişme bile buzlarını çözmeye yetmemiş. “Ama Erdoğan’ın yüzünden” lafını dillerinden hiç düşürmüyorlar. Erdoğan öncesine, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken oluşturulmuş sisteme kadar geri gidemiyorlar. Halbuki bugünün Türkiye'sinin içine düştüğü durumu anlamak için gitmeleri gerekir. İttihat ve Terakki hiç yokmuş gibi, 1. Dünya Savaşı'nda bizi işgale gelenler birtakım musibet antlaşmalarla elimizi kolumuzu kesmemiş gibi, ülkeyi terk ederken de kendi adamlarını ve kendi sistemlerini bırakıp gitmemişler gibi, onca darbeyi hiç yaşamamışız gibi başlarını Erdoğan eleştirisine gömmüşler, işin özünü ıskalıyorlar.
Oysa 2013’ten beri Erdoğan bu Paralel örgütle canla başla mücadele ediyor; Erdoğan’ı bu mücadelede yalnız bırakan yine kendileri.
FETÖ’nün arkasında olduğu Gezi kalkışmasıyla Erdoğan devrilmek istendiğinde bu Paralel mağdurlarının çoğu provakasyonun tam göbeğinde, yani Gezi’nin içindeydi; Paralel örgütün 7 Şubat MİT darbesi ile 17-25 Aralık Yargı darbesi girişiminde de kenardan kıs kıs gülerek FETÖ’yü izlemekle yetinen yine kendileriydi.
Hepsini elbette suçlamak yanlış olur; ama maalesef bunların ekseriyeti samimiyetten yoksun isimler. Bugüne değin Paralel örgütten şikayet edip Paralelin uzantısı mecralarda Erdoğan’ı kötülemekten başka birşey yapmadılar. Akıllarına, gönüllerine paralelin soktuğu Erdoğan nefreti ve Erdoğan'ın devrilmesi sevdasını hala da terk etmiş değiller. Bu tutumları devam ettiği müddetçe kendileriyle birlikte ülkenin istikbalini de ateşe attıklarının farkında değiller.
Ne milletin, ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Paralel mağduru eski ya da yeni askere, memura, bürokrata bir vicdan borcu yoktur. Yıllardır Paralel örgüt aracılığıyla yerli ve uluslararası medyanın hedefinde olan, şahsı ve ailesine yapılmadık hakaret, suçlama bırakılmayan; toplumsal-siyasi provokasyonlarla, yargı komplolarıyla boğuşan, mücadele eden Erdoğan’dır, başkası değil. Bu millet FETÖ’ye ve aslında onun arkasındaki küresel finans merkezlerine karşı verdiği onurlu mücadelede 237 evladını şehit verdi; bu süreçte iki helikopter dolusu cellatla torunlarıyla birlikte katledilmek üzere olan yine Erdoğan’dan başkası değildi.
Darbenin infaz listesinin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve hükümet üyeleri yokmuş gibi, kendi acılarından başkasını görmüyorlar.
Artık askerlik anıları gibi uzayıp giden bu mağduriyet hikayelerini bir tarafa bırakmak gerekiyor. Çünkü iş mağduriyet yarıştırmaya kalsa milleten daha mağduru yoktur, bilmiş olun! Gün hep birlikte vatanı koruma günüdür. Ki zaten bu mücadele o mağduriyetlerin bir daha yaşanmaması içindir. O mağduriyetleri yaşayanların daha da mağdur edilmemesi içindir.
Yorum Yap