- 16.05.2016 00:00
Ülkenin geleceğini kendi istedikleri istikamete çevirmek adına giriştikleri eylemlerde, biri bitirdiğinde bayrağı diğeri devralıyor, biri yorulduğunda diğeri başlıyor; amaç bu ülkeyi terörsüz bırakmamak. Daha fazla kan akıtmak, daha fazla istikrarsızlık üretmek. Bu bayrak yarışına PKK, DAİŞ, DHKP-C derken CHP de dâhil oldu. CHP lideri, açıkça milli hedeflerini gerçekleştirme yolundaki Türkiye’de daha çok kan akacağı mesajını verdi.
Mesajı verenle uygulayanın farklı aktörler gibi görünmesine bakmayın; kanı dökenle, dökülen kanı siyaset pazarında aklayan tek merkeze bağlı. CHP, son dört yıldır kara para aklar gibi taşeron yapıların gerçekleştirdiği terörü ve siyasi operasyonları aklıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başkanlık kansız olmaz” çıkışı bir uyarı, bir tehdit mesajı. Tehdidin muhatabı ise Türkiye’nin önüne ilk kez “milli hedefler” koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan. Demek istiyorlar ki, dünya sistemine rağmen bir Türkiye olmaz; kendi başına büyüme, kalkınma, gelişme kararı alan bir lider de olamaz! Türklerin dünya sisteminden icazet almadan kendi ülkelerini yönetmelerine dahi izin verilmez. Karşı gelenin sonu Abdülhamit gibi ya Menderes gibi olur...
PKK’yı bugünler için hazırladılar. Eğittiler, silahlandırdılar. PKK yetmeyince 16 ayrı sol örgütü daha bir çatı altında toplayarak, terörü Güneydoğu’dan bütün Türkiye’ye yayma kararı aldılar. HDP ve CHP’ye verilen görev ise küresel güçlerin Türkiye’ye karşı geliştirdiği bu korkunç terör kampanyasını perdelemek. Oysa Türkiye’deki terör “iç kaynaklı” değil, dış kaynaklıdır. Akademi ve medya üzerinden yıllarca terörün tek sebebinin “iç kaynaklı” olduğu anlatıldı; sosyologlar, siyaset bilimciler, yazarlar, gazeteciler, hatta edebiyatçılar terörün tek sebebinin Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğunu kanıtlamaya çalıştılar. Oysa ne PKK terörü, ne DAİŞ terörü, ne DHKP-C terörü, ne de başka sol örgütler üzerinden hazırlığı yapılan terörün sebebi iç kaynaklı değil. Karşı karşıya kaldığımız terörün asıl nedeni veya asıl kaynağı “dışarısı”dır, içeri değil.
Teröre kaynaklık ettiği düşünülen sebepler ortadan kalktığında terörün ortadan kalkacağı sanılıyordu. Ama 7 Haziran sonrası terörün daha da arttığı görüldü. Türkiye’nin demokratikleşme çıtasını yükselttiği, adım adım Kürt reformunu gerçekleştirdiği, PKK ve İmralı’ya siyaset alanının kapılarını açtığı dönemde terör misliyle arttı. Peki neden? Çünkü PKK, Kürt sorununun sonucu olarak ortaya çıkan bir örgüt değil, Türkiye’yi kontrol etmek için, zayıflatmak için, yönetmek için, bölmek için ölçüp biçilerek, hesaplanarak kurulan bir örgüt. PKK kendiliğinden kurulmadı, dışarıdan planlanarak kuruldu. PKK’nın bir türlü bitmemesinin, 40 yıldır terör estirmesinin sebebi, dünyanın Türkiye ile işinin bitmemesiyle ilgili. Dünyanın Türkiye ile işi, hesabı devam ettiği sürece PKK da bir şekilde hep oyun sahasında olacak, varlığını sürdürecek.
Gerçek şu ki Türkiye kendi tarihi, kültürü ve milletiyle yani kökleriyle yeniden buluştuğu bir döneme girdi. Geçmişine sahip çıkarak onu hem kucaklamaya hem de aşmaya karar verdiği bir yürüyüşe başladı. Bu yolda PKK ve türevleri gibi terör grupları, Türkiye’nin yoluna mayınlar döşemeye devam edecektir. Bu gerçeği bilip tedbir alındığı takdirde, yapabilecekleri hiçbir şey yoktur.
Yorum Yap