- 8.01.2015 00:00
Siyasal iktidarı medya üzerinde baskı kurmak ve basın özgürlüğünü "yok etmekle" suçlayan kalemlerin açık bir darbe girişimini desteklemeleri tuhaf değil mi? Bu tutarsızlık sadece benim değil, sanırım bütün okurların aklını kurcalıyor. Hem açık bir darbe girişiminin tarafı olup hem özgürlük savunucusu kesilmek çelişki değil mi?
Bu soruya hep "elbette çelişki ama..." diye başlayan cümlelerle yanıtlar bulmaya çalıştık; kimsenin, hele hele solcu, demokrat ya da liberal bir yazarın bile isteye darbeyi destekleyebileceğini aklımıza bile getirmedik. Bu tür yazıları ise "kutuplaşmaya" kimi kalemlerin "peşin hükümlü" olmalarına, "kendi mahallelerinin dışına çıkamamaya" bağladık. Ama şimdi bakınca bu çerçevedeki düşüncelerin ne kadar safiyane olduğunu daha iyi görüyor, anlıyoruz.
Etyen Mahçupyan, dünkü yazısında bu konuyla ilgili öğretici bir hikâye anlattı. Tekrar aktarmakta fayda var: "Bugünün meşhur birçok liberal/sol aydınının katıldığı Mabeyin lokantası yemeğinde, bu uzun AKP tiratları sonrasında Orhan Kemal Cengiz söz almış ve mealen şöyle demişti: 'Arkadaşlar, tamam, AKP bir sürü antidemokratik uygulamalar yapıyor ama herkes olan bitenin farkında. Cemaat’in de hükümeti devirmeye çalıştığını biliyoruz. Bari bize numara yapmayın, ayıp oluyor...'
Toplantıda Gülen mensubu üç dört kişi de vardı. Hiçbiri yorumda bulunmadı. Bütün o liberaller ve solcular da bu sözlere hiçbir şey söylemediler. Duyduklarını yutup kendi söylemlerine aynen devam ettiler. Orhan Kemal halen Bugün gazetesinde yazıyor. Geçenlerde 17 ve 25 Aralık fezlekelerinin meslek hayatında gördüğü en somut delilleri içerdiğini söyleyip, bunların 'birer darbe hazırlığı olduğu söylendi sonradan' diye yazabildi."
Bu örnek, Cemaat'in açık bir darbe girişimi içinde olduğunu görmesine-bilmesine rağmen "demokrat" bir yazarın, 17-25 Aralık darbesini nasıl desteklediğini ve hükümetin devrilmesi için bu istihbarat şebekesinin yanında nasıl saf tuttuğunu net olarak gösteriyor. Hatta Cemaat'ten de daha ileri atılan bu yazar, "10 adımda Erdoğan nasıl devrilir" temalı yazılar kaleme alarak (http://m.aksam.com.tr/Home/newsDetail?newsHeadline/haber-232228) darbecilere akıl vermeye bile kalkmıştı.
Tabii burada söz konusu sadece kişiler olsaydı elbette üzerinde durmaya gerek bile olmazdı; ama maalesef asıl sorun bu yazarı da içine alan medya ve köşe yazarları. Açıktan darbenin tarafı olan medya grubu ve onlarca köşe yazarı var bu ülkede. Cemaat'in açık darbe girişimini -Orhan Kemal Cengiz gibi- görmelerine, bilmelerine rağmen açıkça desteklediler. Ve şimdi de "basın özgürlüğü kahramanı" olarak üste çıkmaya çalışıyorlar.
Doğan medyasının başını çektiği grup askeri vesayete dayanıyordu; Cemaat'in başını çektiği medya ve köşe yazarları ise polis ve yargı vesayetinin sözcüsüydü. Bu iki medya çevresi 17-25 Aralık yargı darbesinde yan yana geldiler, aynı safta tek bir yürek oldular. Ortak yanları vesayetçi sistemi savunmalarıydı. Ülkeyi bürokrasinin boyunduruğuna sokmak için eski düşmanlıkları bir tarafa bıraktılar, seçilmiş hükümete karşı birlikte hareket ettiler. Gülen çetesinin ülkeyi teslim alması için omuz omuza çalıştılar. Ortak noktaları vesayetçi sistemi savunmaları. Bu nedenle basın tarihine "özgürlükçü medya" olarak değil, vesayetçi medya ve vesayeti savunan köşe yazarları olarak geçeceklerdir. Cemaat'in darbe girişimini görmesine, bilmesine karşın buna karşı çıkmayan, aksine destek olan medyaya ve köşe yazarına başka ne denebilir ki?
Yorum Yap