- 12.12.2014 00:00
6-8 Ekim olaylarının sürdüğü saatlerde PKK lideri Abdullah Öcalan'ın el yazılı mesajı HDP'ye ulaştı; Öcalan, HDP'yi şöyle uyarıyordu: "Şehir olaylarının önünü almak için hükümetle temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Aksi halde önü katliama açık provokasyona yol açmış olacağız.”
Sokaklar kontrolden çıkmıştı; ancak asıl büyük tehlike İmralı'nın merkezinde olduğu çözüm sürecinin kontrolden çıkmasıydı. Abdullah Öcalan, sokak şiddetinin önüne geçerek çözüm sürecini kurtarmak istedi. Öcalan'ın müdahalesi sokak olaylarının durulmasını sağladığı gibi riske giren çözüm sürecinin bozulmasını da engelledi. Öcalan zamanında devreye girmese, çözüm süreci üzerindeki kontrolünü tümden kaybedecek, inisiyatif Kandil ve HDP'ye geçecekti. Bu da Ankara-İmralı eksenli çözüm sürecine darbe vurulması anlamına geliyordu.
Kobani olayları, Abdullah Öcalan'ın ne kadar yalnız olduğunu da gösterdi. Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel ve Hasip Kaplan gibi HDP yönetiminde etkili olan isimler, İmralı'ya "yakın" görünmelerine karşın çözüme hep uzak durdular. Abdullah Öcalan kriz çıkaran değil, kriz çözen ve İmralı'ya yakın duran sağduyulu bir ekibe ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaçtan hareketle Hatip Dicle ve Leyla Zana gibi isimler İmralı heyetine dâhil edildi.
Fakat Öcalan'ın, 6-8 Ekim olaylarının yarattığı olumsuz sonuçları gidermek için bundan daha fazlasını yapması gerekiyordu. Kobani olaylarıyla Ankara-İmralı hattına yoğun basınç uygulandı; Öcalan, Ankara'dan koparılmak istendi. Öcalan ise bu hamleye "Barış ve Çözüm Süreci Taslağı" ile yanıt verdi. Şu anki pratik önderlik pozisyonunu kaybetmemek ve inisiyatifi yeniden ele geçirmek için daha büyük bir adım attı; "Sorunu 4-5 ayda çözerim" dedi. Bu hamleyle hem hükümete hem Kandil ve HDP'ye "Çözümün adresi benim" mesajı verdi.
Söz konusu taslağın dikkatlice hazırlandığına şüphe yok. Bugün kabul edilmese dahi taraflar, yakın gelecekte bu taslak çerçevesinde bir çözüm aramak için yine İmralı'nın kapısını çalmak zorunda kalacak.
Devlet heyeti ile Öcalan'ın çerçeve metin üzerinde mutabık olduğu göz önüne alınırsa hükümetin taslağa olumsuz yaklaşması beklenmiyor. Ancak hükümetin, bu taslak metne kamuoyundan gelecek tepkileri değerlendirmek için beklemede olduğu da anlaşılıyor.
KCK ve HDP cephesi ise Öcalan'ın hazırladığı müzakere çerçeve metnine destek verdiklerini açıkladı. Bu konuda KCK'dan farklı bir açıklama gelmesi zaten beklenmiyordu. Bugüne kadar Öcalan'ın hep arkasında durdular; ama her seferinde bir bahane bulup Öcalan'ın arkasından dolanmayı da ihmal etmediler. Silahlı unsurların geri çekilmesi yönündeki Öcalan'ın talimatını da "oybirliği" ile desteklemelerine rağmen önce "yol uzun, iki seneye anca çıkarız" dediler; Öcalan'ın "çabuk çekilin" talimatının ardından ise teoride çekilmeyi başlatıp, pratikte tuttukları alanları boşaltmadılar.
Öcalan'ın çözüm taslağını "tam karar birliğiyle kabul" ettiklerini duyurdukları açıklamada bile yeni şartlar öne sürdüler: "Taslağın başarıyla hayata geçmesi için ateşkesin ihlali anlamına gelen askeri amaçlı yol, baraj, karakol-kalekol yapımı gibi askeri faaliyetlerin ve Kürdistan’daki askeri yığınağın derhal durdurulması gerekir."
Buna rağmen inisiyatif Ankara ve İmralı'ya geçmiş durumda; çözüm süreci, görüşmelerin, hazırlanan bu çerçeve metin üzerinden yapılacağı yeni bir döneme giriyor. Ankara ve İmralı elini çabuk tutar ve kamuoyunu iyi yönetirse ne Kandil'e, ne HDP'ye ve ne de derin güç çevrelerine fırsat kalır; çözüm süreci dört-beş ayda büyük bir yol kat ederek geri döndürülemeyecek bir aşamaya getirilebilir.
Yorum Yap