- 15.08.2014 00:00
CHP'nin yenilenmesiyle ilgili tartışmaların daha çok iktidar tarafından gündeme getirilmesinin nedeni, bu partinin Türkiye'nin değişimi önünde bir takoz işlevi görmesinden kaynaklanıyor. İktidar partisinin her reform girişimi CHP'nin başını çektiği koalisyonun direnciyle karşılaşmasaydı, Türkiye bugünkünden daha ileri bir noktada olabilirdi. Çözüm sürecinden vesayet odaklarının temizlenmesine kadar pek çok konuda iktidarın atmaya çalıştığı adımlar, CHP'nin çıkardığı gürültü yüzünden ağır aksak işlemek zorunda kalıyor. Çözüm sürecinde bugün eğer tam olarak sonuca ulaşılamamışsa, bunun nedeni CHP ve ittifak yaptığı güç çevrelerinin bu süreci engellemeye dönük kamuoyu yaratma çabalarıdır.
Türkiye'nin değişimi önündeki en büyük engel CHP'nin bugünkü yapısı ve yönetimidir.
Seçimlerin ardından parti içinde başlayan kıpırdanmalar da CHP'de değişim yaratacak güçte ve nitelikte görünmüyor. Bu, "ulusalcı" olarak nitelenen parti içi muhalefetin yenilikçi karakter taşımamasıyla ilgili olduğu kadar CHP'nin dışarıdan kontrol edilen bir parti olma özelliğiyle de yakından bağlantılıdır. Statüko bloku ve Cemaat, CHP'yi CHP'lilere bırakmayacak kadar etki ve kontrolleri altında tutmaktadır. Yakın geçmişte CHP yönetiminde yaşanan değişikliklere bakılacak olursa, bu süreçlerin dış dinamiklerin etkisiyle geliştiği görülecektir. CHP'deki yönetim değişiklikleri bugüne kadar hep dışarıdan müdahalelerle gerçekleşmiştir. CHP'nin yerinden oynatılmaz, değiştirilemez denen lideri Deniz Baykal ancak dışarıdan bir kaset komplosuyla yerinden edilmiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini de içeriden muhalefetle, parti içi mekanizmaların işletilmesiyle yerinden etmek mümkün değil. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun gücü CHP dinamiklerine değil dışarıdan CHP'yi kontrol eden güç çevrelerinin gücüne dayanıyor. Bu çevreler istemedikçe CHP yönetiminin değişmesi mümkün değildir. Kemal Bey'i partinin başına getiren, etrafını sağlamlaştıran, itiraz eden parti yöneticilerini tasfiye eden CHP içi güçler değil, CHP dışı güçlerdir.
Bu yüzden dışarıdan zincirlerle sıkı sıkıya bağlanan CHP'de parti içi muhalefetin kurultaya gitmesi, buradan sonuç elde etmesi zordur. Muhalefetin başına Deniz Baykal geçse bile bu sonuç değişmez. Baykal'ın yeniden partinin başına geçmesi için içeriyi değil, dışarıyı ikna etmesi gerekiyor. Bu nedenle de Baykal'ın gözü hep dışarıda. Bugüne kadar hep merak konusu olan Baykal'ın Cemaat'e karşı sessizliğinin altında da bu gerçek yatıyor; geri dönüş biletinin, yani iade-i itibarının Pensilvanya'nın elinde olduğunu düşünen Baykal, Cemaat'e karşı dikkatli bir dil kullanıyor.
Özetlemek gerekirse; 10 Ağustos seçim sonuçları CHP'deki değişim ve yenilenme ihtiyacını bir kez daha şiddetle ortaya koydu. Ancak parti içi muhalefet, iç dinamiklerin işlevsiz kılınmasından ötürü bu ihtiyacı karşılayacak güce sahip değil. CHP'yi kontrol eden çevreler de şu anda parti yönetiminin değişmesinden yana görünmüyor. CHP kendi göbeğini kesme iradesini gösterene kadar dışarıdan kontrol edilmeye devam edecektir.
Yorum Yap