- 24.05.2014 00:00
Bu aralar çok daha sık duymaya başladık: "Erdoğan, Türkiye'yi iç savaşa sürüklemeye çalışıyor."
Bu iddiayı dillendirenlere göre Erdoğan gerginlikten besleniyor ve iç savaşı körükleyerek diktatörlük kurmaya çalışıyor. Tabii Erdoğan'ın hazırda iç savaşın anası sayılabilecek bir Kürt savaşı varken, onu neden bitirdiğini soran veya akla getiren yok. Gerginlikle beslenen bir iktidar, iç savaşa dönüşme potansiyeli çok zayıf bir alanı (Sünni-Alevi, Beyaz Türk-muhafazakâr savaşı) niye zorlasın ki? Zaten bir zamanlar halihazırda sürmekte olan iç savaşı değerlendirmez miydi? Oysa Kürt savaşı sadece Türkiye çapında değil, Ortadoğu çapında bile gerginlik çıkarmaya yeter. Elinin altındaki iç savaşı bırakıp bir yenisi için niye uğraşsın?
Asıl mesele Erdoğan'ın Türkiye'yi iç savaşa sürüklemesi değil; 40 binden fazla insanın hayatına mal olan, ülkemiz için büyük bir gerginlik kaynağı olan iç savaşı bitirmesi. Erdoğan'ın Kürt savaşını bitirmesini engelleyemeyince yeni bir iç savaşla tehdit etmeye başladılar. "Kürt meselesi olmazsa, Alevi-Sünni çatışması çıkarırız" diyorlar.
Son bir yıldır sokaklarda görülmeye başlayan olayların ve şiddetin kaynağı toplumsal meseleler, anlaşmazlıklar veya sorunlar değil, devlet içindeki anlaşmazlıklardır, iktidar savaşıdır. Sokaklardaki kaos ve kargaşa devlet içine yansımıyor, devlet içindeki çatışma ve gerilim sokağa yansıyor.
Devlet el değiştiriyor; iktidar, çoğunluğu temsilen muhafazakârlara geçiyor. Türkiye'nin uluslararası camiadaki etki ve gücü artıyor, yeri ve konumu değişiyor. İçte ve dışta bu değişime karşı büyük bir direnç gösteriliyor. Bu direncin AK Parti iktidarının önceki evrelerinde değil de, bugün yaşanmasının nedeni merak edilebilir elbet. Bunun yanıtı Kürt meselesinde saklı; iç ve dış statüko, AK Parti'nin iktidara gelmesiyle değil, Erdoğan'ın Kürt savaşını bitirmesiyle bozuldu. Erdoğan'a karşı sokak olayları ve darbe girişimlerinin AK Parti iktidarının bu evresinde yaşanmasının asıl nedeni budur; Erdoğan'ı hedef haline getiren, Türkiye'yi iç savaşa sürüklemesi değil, iç savaştan çıkarmasıdır.
İç savaşlar kolay yaşanmaz ve kolay da bitmez. "O halde havada uçuşan bu iç savaş tehditleri nedir?" diye sorulabilir. Bunun cevabı o kadar karışık değil; sürekli gerginlik üreterek ve bu gerginliğin kaynağı olarak da Başbakan Erdoğan'ı işaret ederek, toplumu ondan vazgeçirmeye çabalıyorlar. Ne iç savaş teorileri ne bu dönemde üretilen başka sözcükler, asıl anlamı için üretiliyor; asıl amaç tansiyonu yükseltmek, toplumu ve AK Parti kadrolarını üretilen gerilimi taşıyamayacak noktaya kadar getirmek. Sürekli gerginlik üreterek Erdoğan'ın toplamsal desteğini aşağı çekmeye çabalıyorlar.
Son zamanlarda "mütedeyyinler gerilimden hoşlanmaz; dindar orta sınıf huzurunun bozulmasını istemez" gibisinden sözleri fazla duyar olduk. Bu bir yere kadar aslında doğru bir tespit; mütedeyyinler, 27 Mayıs ve 28 Şubat'ta böyle bir psikolojik tutuma sahiptiler. Rahmetli Erbakan neden istifa etmişti? Neden "Hayır kardeşim, ben seçildim, sürem bitene kadar da halkın emanetini bırakmayacağım" diyemedi? Erbakan, medya ve sokak aracılığıyla oluşturulan suni gerilimin altında ezildi, bu baskıyı kaldıramadı ve geri çekilmek zorunda kaldı.
Geçmişte başarılı olan bu taktiği bir süredir Erdoğan üzerinde deniyorlar. Erbakan üzerinde kurulan baskının yüz katını Erdoğan üzerinde kurdular. Mütedeyyinleri, orta sınıf dindarları, AK Parti kadrolarını, hatta Erdoğan'ın yakın çevresini psikolojik olarak baskı altında tutup, yıldırmaya, Erdoğan'ı terk etmeye zorluyorlar. Peki Erbakan'ın yaramadığı kuşatmayı Erdoğan nasıl yardı; Erbakan'ın kaldıramadığı baskıyı Erdoğan nasıl kaldırdı?
Halka giderek tabii. Halka cesaret vererek, halktan cesaret alarak. Kendisi teslim olmayınca mütedeyyinler ve orta sınıf dindarlar da teslim olmadı. Halkın yetkisini bırakmadı, seçmenleri de onu... Erbakan'ın yapamadığı buydu; Erbakan'ı seçenler sessizce köşelerine çekilmedi, boyun eğmedi; baskıyı kaldıramayarak köşesine çekilen Erbakan'dı...
Kısacası Türkiye bir iç savaşa sürüklenmiyor, yeni yeni Kürt savaşının yaralarını sarıyor. Buna karşın bugüne kadar Kürt meselesini gerilim kaynağı olarak kullanan, devleti ve iktidarı kontrol etmenin aracına dönüştüren çevreler ise yeni gerilim kaynakları peşinde koşuyor. Kürt meselesi ellerinden çıkınca Alevi fay hattını tetiklemeye başladılar. Ancak tarih tekerrürden ibaret değildir; bu ülke bir daha aynı yoldan geçmez ve aynı hatalara düşmez.
Yorum Yap