- 29.01.2014 00:00
Fethullah Gülen'in BBC röportajı, çözüm sürecine bakış açısını ve yaklaşımını ilk elden yansıtması bakımından önemli. Bu röportajla Cemaat adına çözüm sürecine ilişkin yapılan itiraz ve eleştirilerin, Gülen'in bakış açısıyla doğrudan bağlantılı olup olmadığını anlama şansını bulduk.
Bu röportajla ilgili ilk izlenimim Gülen'in, Kürt meselesinin çözümüne ilişkin görüşleriyle çözüm sürecine yaklaşımı arasında tutarlı bir ilişki olduğu yönünde. Gülen'in Kürt sorununa bakışı, çözüm sürecine yaklaşımını da belirliyor.
Gülen, röportajında Kürt meselesini "eğitim", "din" ve "polis" ekseninde ele alıp çözmeyi önerdiğini belirtiyor. Eğitimle, yatırımla, güvenlik önlemleriyle sorunun çözülebileceğini düşünüyor. (İlgili bölüm şöyle: Kendilerine bu mevzuda yazılı bir kısım dokümanlar da arz etmiştim. Yani, oraya, o bölgeye sahip çıkılması lazım. Eğitim adına sahip çıkılması lazım, sağlık adına sahip çıkılması lazım, ilahiyat adına, camilerin imamları müezzinleri adına sahip çıkılması lazım, emniyet teşkilatı adına sahip çıkılması lazım.)
Gülen, bu önerilerini kendilerinin hayata geçirdiklerini ve sonuç aldıklarını söylüyor. Güneydoğu'da dağa çıkışın önünün dershane ve özel okullar sayesinde kesildiğini belirtiyor. (İlgili bölüm: Ama o bölgede okullar açıldı. Okuma salonları açıldı. Bir yönüyle dağa gitmenin yolu eğitimle kesilmeye çalışıldı.)
Gülen de Kürt sorununda eski devletten, askeri bürokrasiden farklı düşünmüyor. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un görüşleri de aşağı yukarı bu çerçevedeydi. O da PKK'yı onlarca kez bitirdiklerini, fakat dağa çıkışın önünü alamadıkları için örgütün yeniden canlandığını savunuyordu. Kürtlerin dağa çıkışı eğitimle, kalkınmayla, bireysel hakların tanınmasıyla sağlanabilirse Başbuğ, askeriyenin PKK'yı bitirebileceğinden emindi.
Kuşkusuz burada cemaatin bu meseleyi çözme gibi bir sorumluluğunun olduğunu savunmuyoruz; sadece Gülen'in Kürt sorununun çözümüne dair bakış açısını anlamaya çalışıyoruz.
Fethullah Gülen'in "örgütle müzakere yapılabilir" sözleri önemli. Geçmişte de bu görüşmelere karşı çıkmadıklarını vurguluyor: "Ne Oslo görüşmesi, ne PKK'nın adadaki insanıyla görüşme mevzuu, ne dağdakilerle görüşme mevzuu, onun karşısında olmadık."
Ancak sonraki cümle biraz kafa karıştırıcı. O cümle şöyle: "Fakat devletin, itibarı onuru korunarak yapılmalı. Öyle yaparsanız yarın tarih ona, 'paralel yapı budur' der.
Yani onlarla görüşürseniz 'paralel yapı budur' der."
Burada Gülen, mevcut görüşmelerin gelecekte ya da siyasi durum değiştiğinde "farklı" değerlendirilebileceğini söylüyor. Şu cümleyi tekrarlamakta fayda var "Yarın tarih ona 'paralel yapı budur' der. Yani onlarla görüşürseniz 'paralel yapı budur' der."
Bu sözler Gülen'in karşı olmasa da bu görüşmelerden yana olmadığı anlamına geliyor. Ayrıca bu görüşmeleri sürdürenlerin yargılanabileceğini de hatırlatma gereği duyuyor. Bu sözlerde hükümete yönelik inceden bir tehdit sezmemek mümkün değil.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve diğer MİT yöneticileri hakkında başlatılan soruşturmanın Gülen'in bu değerlendirmesiyle uyumlu olduğu görünüyor. Devletin "terörist" olarak getirtip yargıladığı ve idama mahkum ettiği Öcalan ile müzakere noktasına gelinmesini doğru bulmuyor. Gülen'in Başbakan Erdoğan ve PKK lideri Öcalan'dan küçümseyerek bahsetmesi ise fazlasıyla dikkat çekici geldi bana. Cemaatin bu iki isme adeta düşman olmasında, çözüm sürecine karşı çıkmasında bu bakış açısının etkili olduğunu düşünüyorum.
Yorum Yap