- 4.01.2014 00:00
17 Aralık’ta başlayan siyasi operasyonun hedefinde AK Parti Hükümeti ve Başbakan Erdoğan var. Ancak paralel bir operasyon da Kürt hareketine ve Abdullah Öcalan’a karşı yürütülüyor.
Aydınlık gazetesi haftalardır Öcalan’a karşı psikolojik harp ürünü olduğu anlaşılan bir yazı dizisi yayımlıyor. Yargı ise zaman ayarlı kararlarıyla (Tutuklu BDP’li vekiller ile Sebahat Tuncel hakkındaki) Kürt siyasetini mevcut pozisyonunu değiştirmeye, Kürt sokağının ise sessizliğini bozmaya zorluyor.
Abdullah Öcalan’a karşı sürdürülen itibarsızlaştırma, karalama çalışması aslında çözüm süreciyle birlikte başladı. Sürecin engelsiz bir şekilde ilerlemesiyle birlikte Öcalan’a yönelik psikolojik baskı da arttı. Gerillayı sınır ötesine çekmeye başlayan Öcalan aleyhinde neredeyse çıkarmadıkları dedikodu kalmadı. “AKP’nin STK yetkilisi” lafını dolaşıma sokarak, Öcalan’ı yıpratmaya çalıştılar. “30 Mart seçimlerine kadar süreç devam edecek, tek bir silah patlamayacak” talimatının ardından ise Öcalan’ı tümden gözden çıkardılar.
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği günlere ait birtakım kayıtlı, kayıtsız konuşmalar bir araya getirilerek büyük bir gürültüyle yayımlanmaya başlandı. Bu yayınlar çok geçmeden etkisini gösterdi. Kürt kamuoyunda etkili olan bazı isimler aracılığıyla -bu yazı dizisi referans gösterilerek-Abdullah Öcalan’ın kişiliği tartışmaya açıldı. PKK, Öcalan’la ilgili bu iddialara karşı “açıklama” yapmaya davet edildi. Daha doğrusu Kandil, Öcalan’a tepki göstermeye çağrıldı. Bu yayınlar üzerinden Öcalan’ı ameliyat masasına yatırmaya çalışıyorlar.
Bu psikolojik harbin altındaki imza tabii yabancı değil, tanıdık. Bu imzaya 17 Aralık’tan beri, karşı uçlarda yayın yaptığı sanılan ama aslında birbirini bütünleyen gazetelerde rastlıyoruz. Bir yandan Erdoğan’ı, diğer yandan da Öcalan’ı bitirmeye odaklanan bu psikolojik harp yayıncılığının amacı ise çözüm sürecini bitirmek.
Başbakan Erdoğan’ı geçmişte sınadılar, çözüm sürecinden vazgeçirmek için baskı yaptılar. Partisinin genel merkez binasındaki makam odasını LAW silahıyla vurdular. İmralı’yla sürdürülen görüşmelerden sorumlu Adalet Bakanlığı’na el bombası attılar. Gezi’de çalışma ofisini, evini basmak istediler.
İmralı da benzer tehditlerle karşı karşıya kaldı. Daha sürecin başında bazı isimler adına İmralı’ya tehdit içeren “selamlar” ulaştırıldı. Öcalan, Paris’te PKK’lı kadın yöneticilerin öldürülmesini kendisine yönelik doğrudan bir tehdit mesajı olarak değerlendirdi. Gezi’de ve Gezi’den sonra çözüm sürecini bitirmesi için Öcalan üzerinde büyük bir baskı kuruldu.
Şimdi çözüm sürecinden geri adım atmayan iki siyasi aktöre karşı öldürücü dozda operasyon çekiyorlar. Bu operasyon, 30 Mart’a kadar devam edeceğe benziyor. Erdoğan’sız AK Parti ve Öcalan’sız PKK ile Türkiye’yi yeniden dizayn etmeyi umuyorlar. Fakat Ortadoğu’nun sınırlarını cetvelle çizme dönemi nasıl kapandıysa, karanlık odalarda hükümet yapma, başbakan atama dönemi de geride kaldı.
Boşuna hayal kuruyorlar.
Yorum Yap