- 17.10.2013 00:00
BDP heyeti İmralı’da “kritik” bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeye “kritik” özelliği kazandıran nokta, Öcalan’ın çözüm sürecinin gidişatına dair önemli kararlar verebileceğini önceden duyurmasıydı. İmralı’nın süreçten çekilmesini bekleyen çevrelerin isteği olmadı; Öcalan, Newroz bildirisini yineleyerek “siyasette ısrar” mesajı verdi.
Çözüm sürecinin içeride ve dışarıda bazı güç çevrelerini rahatsız ettiği bir sır değil. İmralı ile görüşmelerin başladığının duyurulmasının ardından süreci sabote etme girişimleri de başladı. Klasik yöntemler denendi. Paris’te KCK’nın önde gelen üç kadın yöneticisinin suikasta kurban gitmesi en ciddi sabotaj girişimlerinden biriydi. Suikastın sorumluluğunu siyasal iktidara yüklemeye çalıştılar. Hürriyet gazetesi, suikastçı Ömer Güney’in daha önce Ankara Çankaya’da kaldığını, bazı gizemli ziyaretler gerçekleştirdiği haberlerini tefrika etmeye başladı. Amaç bu suikastın ardında siyasal iktidarın bulunduğu algısını yaratmaktı. Ki suikastçının sadece böyle bir habere konu olmak için Ankara’da dolaştırıldığı da ortaya çıktı. Örgütün, bunu bahane ederek daha yolun başında çekileceği umuldu. Ancak olmadı; bu suikast, Kürtlerin barış sürecine daha fazla sarılmasına yol açtı.
İmralı ile görüşmeleri koordine eden Adalet Bakanlığı’na yönelik bombalı saldırı, Başbakan Erdoğan’ın parti merkezindeki makam odasının roketle vurulması çözüm süreciyle bağlantılıydı.
Reyhanlı bombası üzerinden iktidar zorlanmaya çalışıldı. Alevi kartı öne sürülerek kutuplaşma, çatışma ve kaos yaratılmak istendi.
Gezi olaylarıyla Başbakan Erdoğan’ı devirme planı sahneye kondu.
Abdullah Öcalan’ı süreçten vazgeçirmek için bazı çevreler üzerinden dolaylı tehditler iletildi.
Bazı liberaller Kürt hareketini aylarca süreçten vazgeçirmeye çalıştı.
Öcalan’ı alttan alta itibarsızlaştırmaya, aşağılamaya, gözden düşürmeye çalıştılar.
Hükümeti KCK’ya hedef gösterdiler ve süreçten vazgeçirmeye uğraştılar.
Bütün bu sabotajlar, Başbakan Erdoğan ve Öcalan’ı süreçten caydırmayı amaçlıyordu.
Çünkü bu süreci ancak başlatanlar bozabilirdi ya da bozabilir.
İmralı’daki önceki görüşmenin “kritik” olmasının nedeni buydu.
Abdullah Öcalan’ın süreçten çekilmesi bekleniyordu. Ancak olmadı; Öcalan sürecin devam ettiğini açıkladı.
En önemlisi de Newroz mesajının arkasında olduğunu söylemesi. Yani…
Silahlı mücadele dönemi bitti, siyaset dönemi başladı; silahlı unsurlar, Türkiye sınırlarının dışına çekilmeli.
Öcalan’a Newroz’da bu bildiriyi yazdıran Başbakan Erdoğan’ın “Silahlar sussun, siyaset konuşsun” mesajıydı.
Siyasal iktidar da Newroz ruhunun arkasında.
Nasıl mı? Beşir Atalay’ın Abdullah Öcalan ile PKK yöneticilerinin “makul ve olgun siyasetçiler olduğunu” açıklaması bunu gösteriyor; siyasal iktidar, İmralı ve Kandil’e meşruiyet kapılarını aralıyor. Bu çok önemli; sürecin kararlı bir şekilde yürütüleceği anlamına geliyor.
Kurban Bayramı, bu haberle daha iyi geçiyor.
Hayırlı bayramlar.
Yorum Yap