- 25.09.2013 00:00
“Bir litre petrol için çocukların öldüğü bir dünyanın geleceği asla yoktur. Kendi iktidar hırsları için çocukları dahi katledenlere göz yumanların, bunu görmezden gelenlerin, sırtını dönenlerin çocuklarına bırakacak yaşanabilir bir dünya olamaz. Farklı bir dünyanın mümkün olduğuna ben yürekten inanıyorum.”
Bu sözler sizce kime ait?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mu?
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş mı?
Yoksa Ufuk Uras mı?
Sosyalist bir lidere aitmiş gibi görünen bu sözlerin sahibi, Başbakan Erdoğan.
Erdoğan, Suriye’deki insanlık dramına sessiz kalan bir dünyanın değişmesi gerektiğini söylüyor.
Birleşmiş Milletler’in varlığını sorguluyor Erdoğan: “BM barış için kurulmuş bir kuruluştur. Peki görevini yapabiliyor mu? Maalesef yapamıyor. O zaman niye kurduk biz BM teşkilatını? Beş tane daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş bir dünya adil bir dünya olamaz.”
Sağ, muhafazakâr siyasetin bugüne kadar “dünyayı değiştirme” derdi olmadı. Ya da bu yanlarıyla pek popüler olamadılar.
Onlar daha çok dünyaya “uymayı” tavsiye ettiler.
“Farklı bir dünya için mücadele” solun mottosuydu.
Oysa bugün “muhazakâr demokrat” bir siyaset dünyayı değiştirmekten bahsediyor.
Sosyalistler, sosyal demokratlar ve komünistler ise her türlü değişime karşı mücadele veriyor.
Suriye kriziyle birlikte CHP, sol ve kimi liberal çevreler, Başbakan’ı “dünya düzenine uymadığı” için eleştiriyorlar.
Sol, AK Parti iktidarını eskiden “yeni dünya düzeninin parçası” olmakla suçluyordu, bugün de, bu “dünya düzenine” uymadığı için eleştiriyor.
Sağcı hükümetler yıllarca emperyalist devletlerin kuklası olmakla suçlandı.
Bugün ise hükümetin üzerine “ABD ve Batı ile birlikte ortak hareket etmediği” için gidiliyor.
Suriye’deki vahşeti dünya nasıl izliyorsa biz de öyle izleyelim!
Mısır’da dünya darbeye nasıl göz yumduysa biz de öyle göz yumalım!
Bir zamanlar sol “değeri”, sağ ise “çıkarı” temsil ederdi; oysa bugün durum tersine dönmüş gibi.
Solcular, sosyal demokratlar, komünistler hep bir ağızdan statükoyu korumayı öğütlüyorlar.
Dünya devrimini dilinden düşürmeyen “devrimci” Türkiye solu, Suriye konusunda “reformcu” kesildi; diktatör Esed’e olası bir müdahaleye şiddetle karşı çıktı, çıkıyor.
Türk solu dünyayı değiştirme yerine artık dünyayı koruma, muhafaza etme mücadelesi veriyor.
Türkiye’yi değiştirme iddiasını taşıyan en çok sol olmasına rağmen ülkeyi en çok “muhafazakâr demokrat” bir parti değiştirip dönüştürüyor.
Toplumsal-siyasal devrimlere bu iktidar imza attı.
Bu değişime sağ seçmen grubundan destek geldi, soldan ise itiraz.
Bırakın dünyayı değiştirmeyi, ülkenin değişmesine bile en çok Türkiye solu muhalefet etti.
Sanırım solun en büyük sorunu ideallerini kaybetmesi.
Solun hayalini alın, geriye çıplak bir resmi ideoloji kalır.
Son günlerde sol adına karşılaştığımız tablo tam da budur.
Yorum Yap