- 18.09.2013 00:00
KCK’nın çekilmeyi durdurmasının ardından gözler İmralı’ya çevrildi. Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan’ın ziyareti sonrası Öcalan’ın diplomatik bir dille kaleme aldığı mesajı okundu. Çekilme konusuna değinmeyen Öcalan’ın açıklaması kafaları karıştırdı.
Öcalan’ın mesajı şöyleydi: “Bir yıl önce başlattığımız diyalog sürecini bundan böyle yeni bir formatla yani bir anlamlı müzakereye evrilterek sürdürmek gerektiğini düşünüyorum. Anlamlı bir müzakere için gerekli olanak ve araçları devlete de Kandil’e de iletmiş durumdayım. Özellikle devletin derinlikli bir müzakere için yeterli araçları ve imkânları yaratması sürecin ilerlemesi için elzemdir. Çözüme gidecek yolların ancak bu şekilde açılacağı gerçeğinden hareketle hükümetin de konuyu ciddiyetle ele almasını umuyorum.”
Burada Öcalan’ın görüşme koşullarında değişiklik istediği anlaşılıyor. Bugüne kadar olan dönemi Öcalan, “diyalog” süreci olarak tanımlıyor. Sürecin ilerlemesi için ise yeni koşullarda ve konumda masaya oturulmasını talep ediyor. Bunun olanak ve araçlarını devlete ve Kandil’e ilettiğini vurgulamakla yetiniyor. Bu talepleri karşılandığı ölçüde çekilmenin devamından yana iradesini kullanacağını ve sürecin ilerleyeceğini söylüyor.
Nitekim Demirtaş, önceki gün bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, Öcalan’ın üstü kapalı olarak dile getirdiği talepleri, biraz daha açık bir şekilde dile getirdi. Demirtaş, Öcalan’ın kendilerine “Ben burada tek başıma, dış dünya ile bu kadar bağlantım zayıfken müzakere yürütemem. Benimle müzakere yürütülmek isteniyorsa avukatlarımla, başka genişletilmiş siyasi heyetlerle, basınla ve sivil toplum örgütleriyle görüşebilmem gerekiyor. Bunların imkânları yaratıldığı takdirde müzakereye dönüştürmek mümkün olur” dediğini aktardı.
- - -
Çekilmenin durmasının ardından Öcalan’ın da masaya yeni talepler sürmesi, İmralı’daki çözüm mutabakatının dışına çıkıldığı izlenimini veriyor. Zira kamuoyuna açıklanan çözüm süreci üç aşamadan oluşuyordu. KCK yöneticileri tarafından da teyit edilen bu planın birinci aşaması silahların susması ve silahlı unsurların sınır dışına çekilmesini kapsıyordu. Hükümetin üzerine düşen adımlar ise daha çok ikinci ve üçüncü aşamada gündeme gelecekti. Öcalan’ın çekilmenin haziranda tamamlanması talimatı da birinci aşamanın esasını oluşturuyordu. Birinci aşamada iktidarın örgütün güvenlik kaygılarını gidermesi yeterli görülmüştü.
Fakat çözüm sürecinin başladığı koşulların içeride (Hazirandaki Gezi olayları) ve dışarıda (Suriye’deki PYD’nin Kürt bölgesinde etkinliğini artırması) değişmesiyle, İmralı ve KCK cephesinde de tutum değişikliği yaşandığı ve masaya yeni taleplerle geldikleri anlaşılıyor. Derin odaklar tarafından İmralı ve Kandil’e yapılan “Ne aldınız da silahlı unsurları geri çekiyorsunuz” baskısını da unutmamak gerekiyor. Çekilmeyi durdurma kararında, bu baskının etkili olduğu inkar edilemez.
- - -
Ancak bunlara rağmen Öcalan’ın ilk günden bu yana belirli bir sistem içerisinde hareket ettiğini ve dile getirdiği taleplerin sürpriz olmadığını vurgulamak gerekiyor. 2009-2011’deki demokratik açılım sürecinin gelip tıkandığı asıl nokta da burasıydı. Öcalan, “sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları” sağlanmadan örgüt üzerinde yeterli etkiyi gösteremeyeceğini belirterek süreçten çekilmişti.
Öcalan, devletle görüşmelerde yıllardır aklındaki bir modele göre davranıyor. Güney Afrika’da iktidardaki Ulusal Parti ve Mandela arasındaki müzakere biçimi, Öcalan’a yol gösteriyor. Mandela, 27 yıllık tutukluluk hayatının 18 senesini Öcalan gibi, bir ada (Robben Adası) hapishanesinde geçirdi. Görüşmeler, Mandela’nın başka bir hapishaneye (Pollsmoor Cezaevi) nakil edilmesinden sonra başladı. Görüşmeleri önce istihbarat örgütü yürüttü. Sonra hükümetten yetkililer de katılarak genişledi. Hükümet, Mandela’ya önem verdiğini gösteren jestler yaptı. Asıl kritik görüşmeler, Mandela’nın koşulları çok iyi olan başka bir cezaevine (Victor Venster Cezaevi) nakledilmesiyle başladı. Mandela’yı dışarıdan devlet adamları, parlamenterler, üniversite delegeleri ziyaret edebiliyordu. Mandela, siyasi parti yöneticileri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle iletişim kurabiliyordu.
Tarih ve koşullar farklı olsa da Öcalan’ın kendisine Güney Afrika ve Mandela modelini yakın bulduğunu ve devletle görüşmelerde bu modelin özünü esas aldığını düşünüyorum. Öcalan, Mandela’nınki gibi “stratejik konuma” ve “özgür koşullara” sahip olduğunda ancak süreci ilerleteceği mesajını veriyor.
KCK ve Öcalan’ın çözüm sürecini riske atan bu hamlesine karşı hükümetin demokratikleşme paketiyle karşılık vereceği ve acele etmeden, sürecin devamını sağlamak amacıyla daha dikkatli adımlarla ilerleyeceği tahmin edilebilir.
Yorum Yap