- 31.03.2013 00:00
Başbakan Erdoğan’ı dinliyorum. Öcalan’ı özgür bırakıp bırakmayacağına ilişkin soruyu yanıtlıyor.“Benim verdiğim, vereceğim bir televizyondur” diyor Erdoğan. Ardından ise ekliyor; “Kendisini hayata dâhil ettik”.
Ben ise bunu “Kendisini sahneye aldık” biçiminde yorumluyorum. “Hayata dâhil etmek” sözü bence tam da bunu açıklıyor; hayatın dışında, uzak bir adada tutulan Öcalan’a etkin olma şansı verildi; kendisine tanınan bu fırsatla Öcalan izleyici olmanın ötesine geçerek tekrar hayat sahnesine döndü.
Öcalan’ın “hayata dâhil edilmesi” sahnenin dışında bırakılan milyonlarca insanın da bu hayat oyununa tekrar dönmesi anlamına geliyor. Bunun nedeni Öcalan’ın bir isyan lideri olması. O, aynı zamanda 29. Kürt isyanına katılanları temsil ediyor.
1920 Türkiye’sinin sahne dışında kalanlarını yazarken Ahmet Hamdi Tanpınar, Anadolu’yu asıl sahne olarak anlatmıştı. Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllarda Anadolu sahnede yerini alırken, Kürtler bu sahnenin dışına itilmişti. Kürtlerin buna tepkisi ise çok kanlı oldu. O isyan ateşi bugün hâlâ söndürülemedi. Bildiğimiz onlarca Kürt isyanının nedeni bu toprakların en eski halkının, Cumhuriyet’in yeni elitleri tarafından sahnenin dışına ya da hayatın dışına itilmiş olmasıdır.
Siyasal iktidar yıllar sonra bu hatayı telafi etme niyetinde. Başbakan Erdoğan, isyanın liderine, silahsız performans sergilemesi karşılığında dışına itildiği sahneye geri dönme şansı tanıdı. Bu sahneye geri dönüş tek bir kişinin değil, hayatın dışına atılmış, geçmişte ayrımcılığa uğramış Kürtlerin hayat sahnesine geri dönüşü olacak. Cumhuriyet’in daracık sahnesinin dışına atılanlar bugün “sahnenin içi”ne alınıyor.
Fakat bu sahnede silahlara yer yok. Sahneye silahlarla dalıp kan dökerek “hayata dâhil” olunmuyor. Gördük ki silahlar sahneyi kan gölüne çevirmekten başka bir işe yaramadı, yaramayacak da. Bunu en iyi yine isyanın lideri anlamış durumda.
Bundan önceki iktidarlar ondan hem sahnenin dışında (yani hayatın dışında) kalmasını ve hem de silahları sahneden çekmesini istemekten öteye gidemedi. Öcalan’ı “hayata dâhil” etmeden ondan hayata dair bir performans sergilemesini beklemek gerçekçi değildi. Ve zaten isyan da bitmedi, devam etti. Soruna kaynaklık eden Cumhuriyet’in ayrımcı uygulamalarıydı. İsyanın nedeni Kürtlerin hayatın dışına sürülmesiydi. Onlara tekrar hayat sahnesinin kapısını aralamadan, bu isyanı söndürmek mümkün değil.
AKP iktidarı bu gerçeği gördü. Öcalan’ı, isyanın lideri olarak sahneye aldı ve Kürtleri aynı sahneyi paylaşmaya davet etti.
Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü silahlar patlayana kadar Kürtlerin varlığından haberdar değildi. Çünkü Kürtler sahnenin dışındaydı ve yoktular. Ancak Kürtler silahla sokulmaya çalıştıkları sahnede de hiç rahat edemediler; hep tedirgin, kuşkulu ve tetikte yaşadılar.
Barış ve çözüm süreci buna bir son veriyor artık. Silahlar henüz tümden sahneden çıkmadığı için endişeli bekleyiş devam ediyor. Silahların geri çekilmesi için Kürt tarafı “yasal zemin”oluşturulmasını bekliyor. Hükümet ise çekilme için herhangi bir yasaya gerek olmadığını düşünüyor. Biz heyecanlı seyirciler ise sahnedeki bu gerilimi daha fazla kaldıracak durumda değiliz. Bu sahne gerçek bir hayat sahnesi olduğundan herkesin üzerine kan sıçrıyor. Akılda bitirilen silahı elde tutmayı sürdürmenin bir faydası yok. Bu sahnede yeterince kan aktı. İster silahla ister silahsız çekilsin sahneden artık bu oyuncular.
Yerlerine sahnenin dışında kalanlar gelecek.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap