- 3.02.2013 00:00
Canlı bombanın parmağı butona uzandığında aklından tam olarak neler geçirdiğini bilmemiz imkânsız; dizginleyemediği bir kahramanlık arzusu, varlığını duyurma isteği, kötü hatıraların sonucunda oluşan intikam duygusu veya bir tür hatırlanma isteği olabilir.
Gerekçesi ve hedefi ne olursa olsun intihar eylemlerinin geniş bir topluluktan onay alması mümkün değil. Yaşadığımız bu çağda da bunun toplumsal ve siyasal bir karşılığı yok..
Bu yönteme sıklıkla başvuran siyasi gruplar içinde bile artık bu tür saldırı biçimleri pek kabul görmüyor.
PKK’yı ayrı tutarsak yasal ve yasadışı Türk sol tarihinde de canlı bomba pratiği yok. ABD Büyükelçiliği’ne saldırıda bulunan kişinin üyesi olduğu DHKP-C grubunun da kısa olmayan tarihinde böyle bir gelenek yok. Yakın zamanda bu kadar etkili olmasa da benzer birkaç saldırı gerçekleştirdiler. Ama buna rağmen, şiddetin bu türü hem solun tarihine ve hem de adı anılan bu örgütün geleneğine yabancı.
Kuşkusuz intihar saldırıları da diğer biçimlerinde olduğu gibi nedeni toplumsal olan, kişisel olgulardır. Siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel birtakım dayanaklar veya nedenler üretilebilir.
Ancak bu intihar eylemini, solun tarihinde önemli bir yer tutan ABD karşıtı geleneğin bir devamı olarak görmek bana gerçekçi gelmiyor.
Siyaset yapma biçimi şiddet olursa
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ABD karşıtlığı malum. O geleneğin temsilcileri İsrail ve ABD’ye karşı şiddet eylemlerine girişmekten geri durmadılar. Yine de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ayrı bir zaman diliminde yaşadıkları gerçeğini gözönünde bulundurmak zorundayız. Bu, o kuşağın yaptıklarını mazur göstermek için değil, daha objektif anlamak için gerekli. Onlar, Amerika’ya karşı dünyada öfke, nefret ve şiddetin hâkim olduğu bir iklimde büyüdüler, nefes alıp verdiler. Şiddet o kuşak için en kolay siyaset yapma, kendilerini ifade etme biçimiydi.Başka türlüsünü beceremediler. Neticede benimsedikleri yol destek bulmadı; şiddet, ülkenin sorunlarını çözmedi, toplumsal kargaşayı arttırdı, demokrasi dışı iktidar odaklarının beslenmesine ve siyasette güç kazanmasına hizmet etti.
Yarım asır önce bile bu grupların giriştikleri şiddet eylemleri toplumda karşılık bulmazken, bugünün dünyasında, ABD Büyükelçiliği’ne yönelik bir intihar saldırısının destek ve onay bulması mümkün mü?
Art niyetli siyasi mühendislik denemesi
ABD Elçiliği’ne yönelik intihar saldırısını 68 kuşağının Amerikan karşıtlığıyla ilişkilendirmek bana bu intihar saldırısını fazlaca sempatik kılma çabası olarak görünüyor. Türk solu kuşkusuz şiddete pek yabancı değil ama canlı bomba saldırısından edebiyat üretip sonra da bunu Denizlerin geleneğine eklemlemek, bana art niyetli bir siyasi mühendislik denemesi gibi geliyor.
İntihar eylemlerinden ne yasal sol için ne yasadışı sol için bir edebiyat oluşturulabilir; bu ölümden yaşam çıkarma gibi zorlama bir gayrettir. Eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunan ya da savunması gereken herhangi bir gelenekle intihar saldırısı gibi korkunç bir eylemi yan yana getirmek akılla, vicdanla izah edilemez.
Bu saldırıyı gerçekleştiren kişi geçmişte devlet şiddetine maruz kalmış olabilir. Hayatındaki bütün kötülükleri bu siyasi düzene yüklemiş olabilir. Böyleyken bile bomba yüklenip başka insanları hedef almak, kendini patlatıp başkalarıyla birlikte havaya uçurmak korkunç bir davranış. Radikal siyasi gruplar içinde yüceltilse bile sürekliliği olan hiçbir ahlâk ve kültür sistemi, intihar eylemini kutsayıp kalıcı değerleri arasına katmıyor. Bu yüzden canlı bomba edebiyatı yapmak boşuna.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap