- 8.01.2013 00:00
İmralı-MİT görüşmeleri ve Öcalan-BDP buluşması kamuoyunda sevinçle karışık bir heyecan, şaşkınlık ve coşku yarattı. Bunun sebebi, galiba, bu kadar hızlı bir “çözüm sürecini” kimsenin beklemiyor olması.
Yıllardır can alan ve tüm toplumu çözümüne dair umutsuzluğa sevk eden PKK/Kürt sorununda Türkiye yeni bir evreye girdi. Bu gelişme beklenmedik ve ani oldu. İmralı’da müzakere yapıldığı haberi daha duyulmadan hükümet ileri bir aşamaya geçti, baskın bir çözüm planını uygulamaya koydu. İmralı’da belirlenen takvim adım adım hayata geçiriliyor. Merkezde “başmüzakereci” olarak Öcalan var. BDP görüşmelerin arabulucusu.
PKK’yla temas kuruldu, yakında Oslo benzeri bir görüşme süreci de onlarla başlatılacak.
Daha şimdiden silahlar sustu, tereddütler giderildikten sonra silahlı militanların sınırdışına çekilmesi başlayacak, yaz başına kadar bu çekilme işi tamamlanacak...
Yeni İmralı sürecinin sanırım en önemli özelliği de bu; tarafların kararlı ve sonuç almaya dönük bir plan üzerinde anlaşmış olmaları. 2009’da başlayan açılım sürecinde ne bu kararlılık, ne bu hız vardı. Oysa PKK ve Kürt sorunu dışarıdan etkiye, müdahaleye fazlasıyla açık konu, görüşmeler zamana yayıldığında, işler ağırdan alındığında provokasyon riski de artıyor. Daha önceki Oslo ve İmralı süreçleri zamana yayılmış temaslarla yürüyordu. Yıllara yayılan görüşmeler yapılıyordu. Sonuç odaklı değildi. Ve bir operasyonla, bir pusuyla, bir baskınla her şey heba oldu.
Hem İmralı hem hükümet bu kez geçmişten ders çıkarmışa benziyor. Başbakan çok kararlı, Öcalan’ın yanı sıra PKK’yla da müzakere için açık çek verdi. Erdoğan “Adı Oslo olmaz başka bir şey olur, yeri Oslo olmaz başka bir şehir olur” diyerek, Kandil’in itirazlarına set çekti.
Kandil’in Öcalan’ın başlattığı sürece ters düşmesi beklenmiyor. Örgütün dağdaki üç ismi (Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan) İmralı’nın arkasında olduklarını duyurdu. Çok gürültü çıkarsalar da ben Kandil’in Öcalan’a itaat edeceğini düşünüyorum.
Kürt hareketinin aktörlerinin ağırdan alan bazı çıkışlarına bakarak, Öcalan’a başkaldırdıkları sanılamasın. BDP’li vekiller ve örgütün Kandil’deki liderleri, rahatlıkla “sadece İmralı’yla olmaz” diye çıkışlar yapabiliyorlarsa bu, onların cesaretinden kaynaklanmıyor, sadece öyle görünmeye çalışmak istemeleriyle ilgili; yani “iyi polis, kötü polis”te olduğu gibi biraz rol paylaşımı bu. Öcalan’ın elini güçlendirmeye çalışıyor ve oyuna fazladan bir oyuncu daha katmak istiyorlar; yoksa Kürt hareketi içerisinde, açıktan Öcalan’a ters açıklama yapabilecek güçte, cesarette bir isim yok. En son dün örgütün önemli isimlerinden Cemil Bayık, Öcalan’a desteğini şöyle açıkladı: “Bu sorun eninde sonunda çözülecektir. Müzakereyle çözmek tabii ki tercih edilir. Bu nedenle bu görüşmeler anlamlıdır. PKK de, Kürt halkı da, demokrasi güçleri de Kürt Halk Önderi’nin (Öcalan’ın) arkasında olacak ve bu görüşmelere destek verecektir. Çünkü demokratik çözüm için her fırsatı değerlendirmek anlamlıdır.”
Eğer devlet İmralı’yla eksiksiz bir anlaşma yaptıysa, endişe edilecek bir sorun kalmamış demektir; yok eğer, sözü geçen “İmralı mutabakatı”nda boşluklar varsa o boşlukları kaçınılmaz olarak Kandil dolduracaktır. Bu konudaki sorumluluk, anlaşmayı “eksik” ve “boşluklu” bırakanlara ait olur.
Ancak şu âna kadar yansıyan İmralı-devlet mutabakatının sağlam olduğu yönünde. Kandil’e “doldurabileceği” boşluklar bırakılmamış. Bu yüzden Avrupa, Kandil ve BDP’den Öcalan’a açıktan karşı bir itiraz gelmez.
Kürt sorununda çözüm umudu bütün ülkeyi heyecanlandırmaya yetti. Türkiye sorunlarını demokrasiyle çözebilecek kurumlara ve olgunluğa sahip bir ülke. Siyasal iktidarın ve İmralı’daki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kararlılığı bu meseleye nokta koyabilir. Eğer bu süreci barışla taçlandırabilirlerse, tarih sayfalarında da hak ettikleri yeri alırlar.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap