- 28.12.2012 00:00
ODTÜ krizi devam ederken, kendimi bir an haber sitelerinin akışına bıraktım.
Ankara olağanüstü bir gün geçiriyor.
Amerikalı gazeteci John Reed’in Dünyayı Sarsan On Gün’de anlattığı 1917 Sovyet Devrimi günlerini hatırlatıyor.
Bütün Türkiye’nin kalbi, devrimin lokomotifliğini üstlenen ODTÜ’de atıyor.
» Saat 13:00 “ODTÜ ayakta AKP’ye direniyor” pankartı açarak hazırlık sınıfının önünde toplanan beş bin öğrenci devrim stadyumuna yürüdü.
Öğrenciler, “Faşizme karşı omuz omuza, ODTÜ yürüyor gelenek sürüyor, AKP defol üniversiteler bizimdir, YÖK kalkacak polis gidecek üniversitelerimiz gülecek” sloganları attı.
ODTÜ’nün öğrencileri şehir dışında ve Ankara’daki diğer üniversitelerden çok sayıda öğrenci destek için geldi.
CHP’li Muharrem İnce de destek için yürüyüşe katıldı.
» Saat 13:05 Başta Hacettepe olmak üzere Ege, Kocaeli ve Kırıkkale Üniversitelerinden gelen öğrencileri güvenlik görevlileri engellemeye çalıştı.
Öğrenciler “Her ODTÜ, her yer direniş” sloganlarıyla güvenlik görevlilerini geçerek ODTÜ yerleşkesine girdiler.
» Saat 13:10 İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Eyüp Özveren öğrencilerden “Demokratik haklarınıza saygılıyız ama ODTÜ önemli bir dönemeçte, siz de bu özveriyi gösterin ve lütfen içeri girmeyin” dedi.
Öğrenciler ise “Bütün üniversitelere saldırı var üniversitelerin piyasalaştırılması sürecinden geçiyoruz meşalenin yakıldığı yer ODTÜ olabilir ama bu bütün üniversitelerin sorunudur” diyerek ODTÜ’ye girdiler.
» Saat 13:40 Bütün üniversiteler adeta olimpiyat törenlerindeki yürüyüşlerde olduğu gibi ellerinde üniversitelerin isimlerinin yer aldığı pankartlarıyla geçit töreni yaptılar.
Öğrencilerin taşıdığı pankartlarda Kırıkkale, Selçuk, Düzce, Bülent Ecevit, Sakarya, Akdeniz, Gazi M. Akif Ersoy, Trakya, Abant İzzet Baysal, Ege, Çukurova, Mersin, Kocaeli, Hatay Mustafa Kemal Üniversitelerinin isimleri yer aldı.
» Saat 13:50 Öğrenciler Devrim Stadı’nda biraraya gelerek “ODTÜ ayakta” yazısını oluşturdular. Sonrasında stadın tribünlerine koşan öğrenciler yapılacak konuşmaları beklemeye başladı.
» Saat 14:30 Öğrenciler stadın tribünlerini tamamen doldurdular. Konuşmaların ardından çalınan şarkıları hep bir ağızdan söylediler. (Kaynak: Hürriyet)
Kendimi bu akışa daha fazla bırakamadım; zira bu gelen sesleri pek de devrimin ayak seslerine benzetemedim. Olsa olsa öğrencilerin “heyecanlı direnişi” diyelim.
Gürültünün çoğunu ODTÜ’ye üşüşen siyaset ve kalem erbabı çıkarıyor.
İktidar “tek sesli üniversite” dayatırken, CHP de “eski günler”de olduğu gibi üniversitelerden siyasi kaos çıkarma peşinde.
Üniversiteler siyasal olayların dışında tutulmak isteniyorsa yapılması gereken belli; Başbakan Erdoğan, öğrencileri ve öğretim görevlilerini kamplaştıracak bu suçlayıcı ve dışlayıcı üslubundan vazgeçmelidir.
MİT’in yanıtlamadığı Uludere sorusu
Uludere faciasının yıldönümü vesilesiyle bu soruyu tekrar sorma zorunluluğu doğdu. Uludere istihbaratının nereden ve kimden geldiği hâlâ tartışma konusu. Olayın hemen ertesi günü istihbaratın MİT’ten geldiği bilgileri basına yansıdı. MİT iddiayı doğrulamadı. Ancak olaydan sekiz gün önce aralarında Bahoz Erdal’ın da bulunduğu 50 kişilik bir PKK’lı grubun Ortasu Köyü (Roboski) üzerinden sızarak saldırı gerçekleştireceği istihbaratını geçtiğini kabul etti. Erdoğan da bir gün sonra 21 Aralık 2011 tarihli MİT istihbaratını doğrulayarak bombardıman öncesi Heronların bu istihbarata dayanarak uçuş yaptığını açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı da istihbaratla ilgili olarak “Milli kaynaklar” diyerek, MİT adresini verdi. 21 Aralık 2011 tarihli MİT’e ait bilgi notunda istihbaratın kaynağı “çoğunlukla güvenilir nitelikte ve haber elemanı” olarak yer aldı.
03.02.2012 tarihli Taraf’ta sözkonusu MİT’in kaynak olarak gösterdiği “haber elemanı”nın PKK tarafından, örgütün Kuzey Irak’taki Metina Dağı’ndaki bir kampta, olayın üzerinden yaklaşık 20 gün geçtikten sonra “Türk istihbaratıyla ilişkisi” ve “Uludere istihbaratını verdiği” gerekçesiyle sorgulanıp öldürüldüğünü haberleştirdim. (http://www.taraf.com.tr/kurtulus-tayiz/makale-istihbarati-veren-muhbire-infaz.htm)
Bu iddianın kaynağı, Musa Yusuf ile birlikte PKK’nın kaçırıp sorguladığı iki kişinin Irak Kürdistan Bölgesi’nde güvenlik güçlerine gözaltında verdikleri ifadeye dayanıyor. Ayrıca bu kişiler, Musa Yusuf’un ailesine de aynı bilgileri aktarmış.
MİT bu konuda sessizliğini hâlâ koruyor. Fakat bir kez daha soralım: 21 Aralık 2011 tarihli MİT’in geçtiği bilgi notundaki “güvenilir haber elemanı”nı PKK mı infaz etti?
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap