- 30.11.2012 00:00
TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, 2 Mayıs 2012’de kuruldu. Yakın siyasi tarihimizdeki demokrasiye müdahale eden darbeleri, muhtıra ve demokratik düzeni işlevsiz kılacak girişimleri araştırmak ve alınması gereken önlemleri belirlemek için çalışmalarına başladı. Üç ayrı uzman komisyon oluşturarak 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni, 12 Mart 1971 Muhtırası’nı, 12 Eylül 1980 Darbesi’ni, 28 Şubat 1997 Post-modern Darbesi ve 27 Nisan 2007 e-Bildirisi’ni araştırdı.
Sekiz ay süren faaliyetleri sırasında komisyon eski cumhurbaşkanından başbakanına, Genelkurmay başkanından Emniyet müdürlerine, siyasi parti liderlerinden hükümet üyelerine, gazetecilerden yazarlara, sendika temsilcilerinden kanaat önderlerine kadar uzanan 157 kişiyi dinledi. Başbakan Tayyip Erdoğan’da komisyonun sorularını yanıtlayan isimler arasında yer aldı.
AKP İstanbul Milletvekili Nimet Baş’ın, başkanlık yaptığı komisyonda ayrıca 46 uzman görev yaptı. Meclis tatile girdiği sürede de faaliyetlerine aralıksız devam eden komisyon 1404 sayfalık bir rapor hazırladı. Komisyon, alınması gereken tedbirleri de içeren 22 maddelik öneri paketiyle birlikte raporunu iki cilt hâlinde önceki gün Meclis Başkanlığı’na sundu.
TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun araştırma, değerlendirme ve önerileri siyasi tarihe ilişkin ciddi bir hesaplaşmayı içerdiği kadar, Meclis’e, siyasal sistemimizin demokratikleşmesini öngören bir gelecek perspektifi de sunuyor. Darbe komisyonunun çalışması, askerin siyasal yapı üzerindeki izlerini silmeye ve askerî vesayetin son kalıntılarını da ortadan kaldırmaya yarayabilir.
Komisyona başkanlık yapan Nimet Baş ve diğer üyelerin son derece başarılı bir çalışma yürüttüklerini belirtmezsek, haksızlık olur. CHP’li ve MHP’li üyelerin rapora ilişkin itirazlarına rağmen TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Meclis’e örnek olabilecek bir çalışmaya imza atmıştır. Partizanlığa kaymadan, kararlılıkla, Meclis’in iradesini ön planda tutarak siyasi tarihle yapılan bu hesaplaşma, kuşkusuz Türkiye’nin demokratikleşmesine önemli katkılarda bulunacaktır.
Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’ndan çok önce oluşturulan TBMM Uludere Komisyonu ise henüz çalışmalarını tamamlayamadı. Bu komisyon daha çok etkisizliğiyle dikkat çekiyor. 28 aralıkta Şırnak Uludere’de 34 köylünün bombardımanda öldürülmesi hadisesini araştırmak için, olaydan iki ay sonra kurulan komisyon birinci yılında bile ortaya hâlâ rapor çıkaramadı. Uludere katliamıyla ilgili adli soruşturma sürerken komisyonun da bu acı olayın nasıl gerçekleştiğini ve emrin kimler tarafından verildiğini ortaya çıkarması bekleniyordu. Ancak konunun siyasi istismara açık olması nedeniyle olsa gerek komisyon daha çok iktidar partisini koruma refleksiyle hareket etti ve etkin bir çalışma yürütemedi. Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu tatilde çalışırken, bu komisyon uzun bir tatil süresi geçirdi. Uludere’de ailelerle ve Şırnak’ta esnaf ve halkla görüşmenin ötesinde basına herhangi bir faaliyeti de yansımadı. Komisyon sadece Genelkurmay, MİT ve adliyelerle birtakım yazışma sürdürmekle yetindi.
Komisyonun asıl başkanı AKP Bolu Milletvekili İhsan Şener, pasif kaldı; bir üst komisyon olan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı AKP’li Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün gölgesinden çıkamadı. Ayhan Sefer Üstün ise komisyonun Uludere olayını daha etkin incelemesinin önünü açacağına, bu facianın partisine olası siyasi zararlarını savuşturmakla meşgul oldu. Üstün, bir nevi Uludere Komisyonu’na AKP tarafından atanan siyasi komiser gibi davrandı. Komisyonun bir arpa boyu yol alamamısının nedeni bence bu.
Uludere Komisyonu’nun yetkilerinin sınırlı olduğuna dair AKP’li üye ve başkanların kuşkusuz itirazları var. Komisyonun AKP’li üyeleri Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun bir “araştırma” komisyonu, Uludere Komisyonu’nun ise bir “inceleme” komisyonu olduğunu ve bu farkın bir yetki eşitsizliği doğurduğunu savunuyorlar. Uludere Komisyonu’nun çalışmasının sınırlı kalmasını da, bu gerekçeye bağlıyorlar.
O zaman bu üyeler iktidarın, daha baştan yetkisiz bir komisyonu görevlendirdiğini itiraf etmiş oluyorlar. Ancak CHP’li üyeler bu konuda farklı düşünüyor; komisyonun yetkisini iç tüzüğün değil, AKP iktidarının engellediğini öne sürüyorlar.
Sonuç itibarıyla siyasi kaygı ve hesapların, TBMM Uludere Komisyonu’nun çalışmalarını kilitlediğini söyleyebiliriz. Bunun sonucu da maalesef basit olmayacaktır; Uludere’yle hesaplaşamayan Türkiye, Kürtlerle barışamayacak ve hatta belki de onları kaybedecektir. Bu da Türkiye için küçük ve sıradan bir kayıp olmasa gerek.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap