- 12.10.2012 00:00
Başbakan Erdoğan’ın sert sözlerini duyduğunda Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in ne hissettiğini bilemiyorum. Kuşkusuz kamuoyunda yankı uyandıran o sözleri dile getirdiğinde (“dağdaki teröriste ağlamayan insan değildir”) tepki alabileceğini hesaplamış olmalı. Güven yıllarca Güneydoğu’da görev yapan, Kürt meselesinin ateşten bir gömlek olduğunu tecrübe eden, Ankara’yı da az çok bilen biri. Zaten güvenlik bürokrasisinin içinde olup ülkenin milliyetçi ikliminden haberdar olmamak mümkün değil. Güven’in o konuşmayı yaptıktan sonra yanındaki arkadaşına “Birazdan Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ararlar” demesi boşuna değil; bu onun her şeyin ne kadar farkında olduğunu gösteriyor. Ancak Başbakan Erdoğan’ın konuya müdahil olarak kendisini çok sert uyarabileceğini, CHP liderinin çok sert çıkacağını, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisinin görevden alınması için kampanya yürütebileceğini ve konunun bu kadar büyüyebileceğini sanıyorum o da tahmin etmiyordu.
Konuşmanın bütünlüğü gözönüne alındığında bu tepkilere anlam vermek elbette zor. Fakat Erdoğan’ın azarlamasına rağmen Recep Güven’in kendisini rahat ve huzurlu hissettiğine ben eminim. Çünkü Emniyet Müdürü’nün sözleri insana dairdi, “Önce vatan değil, önce insan” diyerek devletin varlığına kaynaklık eden bir tabuyu yıktı, öldürmekten, savaştan, yıkmaktan bahsetmedi, gençleri hayata bağlamanın, yaşatmanın önemine değindi. Bu değerlerin bu kadar farkında olan bir insanın, Başbakan fırçaladı diye, sözlerinden pişmanlık duyması tabii olarak beklenemez.
Burada kendisini rahatsız ve huzursuz hissedecek biri varsa bence o, genç yaşta toprağa düşen bu ülkenin evlatları için üzülen ve acı çeken bir polis müdürü değil, buna şiddetle tepki gösteren Başbakan Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli olmalı. Politikacılardan duymayı beklediğimiz o sözleri ne yazık ki bir polis müdürü dile getirdi. Bölgede görev yapan bir üst düzey Emniyet mensubunun bu düşünceleri taşımasına, böyle hissetmesine vatandaş olarak sevindik ama bu sözlere tepki gösterdiği için de liderlerin hâline doğrusu üzüldük ve şaşırdık.
Erdoğan’ın, Recep Güven’e gösterdiği tepki bence kamuoyunun önemli bir kesimini şaşırttı. En çok kim şaşırdı, dersiniz? Demokratlar mı, liberaller mi, solcular mı, dindarlar mı, Aleviler mi, yoksa Kürtler mi? Başbakan, bu çıkışıyla daha çok kendi partili arkadaşlarını, birlikte görev yaptığı hükümet üyelerini şaşırttı. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ı, AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın’ı, Diyarbakır milletvekilleri Galip Enrasioğlu ile oğlunu PKK saldırısında yitiren Oya Eronat’ı bile...
Çünkü bu saydığım isimler Recep Güven’in sözlerini büyük takdirle karşılayan ve bunu kamuoyu önünde açıkça savunan isimlerdi. Politikacıların sağduyusuna, sezgisine güvenirim ben; onlar yaptıkları işin doğası gereği bu konularda daha hassas ve duyarlıdırlar. Kamuoyu önünde söyleyeceklerine de son derece dikkat ederler. Recep Güven’in sözlerine AKP’li isimler destek çıkarken, o sözlerin insani içeriğine tartışmasız destek oldular. Zira polis müdürünün dile getirdiği düşünceler ortalama bir aklın, vicdanın itiraz edemeyeceği nitelikte ifadelerdi; itiraza mahal verecek, tartışılacak içerikteki açıklamalara politikacılar öyle kolayca destek çıkmazlar. Bu yüzden de Erdoğan’ın en çok kendi AKP’li arkadaşlarını şaşırttığını söylüyorum.
Sadece AKP’lileri de değil, Başbakan’a gönülden bağlı seçmen tabanını da incittiğini düşünüyorum. Liderler, böyle psikolojik süreçlerde kendi destekleyenlerini olumlu ve olumsuz etkilerler. Bu seçmen kitlesinin büyük bir kısmı liderin etkisine açıktır. Başbakan’ın da “Dağda ölenler için ağlamadık, ağlamayız” ifadeleriyle, kendi seçmenini de milliyetçi ve militarist değerlerle olumsuz anlamda etkilediğini düşünüyorum. Böyle düşünmeme neden olan kuşkusuz Başbakan’ın tutumu.
Daha bir süre önce Başbakan, “Ben polisimi yedirtmem, kusura bakmasınlar” diyerek başka bir polis şefine sahip çıkmıştı. Hem de kamuoyu vicdanını çok rahatsız eden bir isim için. O isim, 2012 Avrupa İlerleme Raporu’na da konu olan Sedat Selim Ay. İlerleme Raporu’nda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’nin mahkûm olmasına neden olan soruşturmalardan sorumlu, hakkında işkence davaları bulunan ve bu parlak olmayan siciline rağmen İstanbul Emniyeti’nin tepesine getirilen Selim Ay’ın terfisine, dikkat çekildi. Selim Ay’a kuşkusuz Bakanlar Kurulu’nda bile itiraz edildi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, konu hakkında “Bu kişi hakkında iddia var ise geri planda tutmak yerine bu göreve getirmek doğru değil” dedi. Ama Erdoğan, “Ben polisimi yedirtmem” diyerek, konuyu gündeme getirenlere çattı.
İki polis şefinin de portresi ortada, Başbakan’ın tercihi de ortada. İyi ve vicdanlı sözlerin iyi sonuçlar vereceğine inanırım ama insana uzak vicdansız sözlerden de iyiye varılabileceğini hiç sanmıyorum. Ama umutları da tüketmedik...
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap