- 18.09.2012 00:00
Başbakan’ı dinliyorum. İcraatlarını rakamlarla anlatmayı seviyor. Belki böylesi daha etkili. Konu PKK’ya geliyor. Başbakan’ın ifadeleri şöyle; “Bölücü terör örgütüne karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Hakkâri Valiliğimiz de açıkladı, sadece son 10 gün içinde 123 terörist etkisiz hâle getirildi. Şubat ve ağustos ayları arasında 373 terörist etkisiz hâle getirildi. Son bir ay içinde toplamda 500 terörist etkisiz hâle getirildi...”
Şaşırıyorum; Başbakan son bir ay içerisinde kaç PKK’lının öldürüldüğünü ayrıntılarıyla anlatıyor. Bir başbakanın icraatları arasında öldürdüğü isyancıları sayması bana tuhaf geldi.Yöneticilerin ülkeleri için yaptıkları hizmetleri anlatması gayet normal ama bu hizmetlerin arasına güvenlik güçleri tarafından dağda öldürülenlerin dâhil edilmesi pek sağlıklı bir ruh hâline işaret etmiyor.
Oysa daha üç yıl önce PKK’lıların Habur’dan gelişleri üzerine Taraf , Erdoğan için “Barışın Başbakanı” manşetini atmıştı. Çok yerinde bir manşetti. Peki, anaların gözyaşını dindireceğiz diyerek yola çıkan bir lider nasıl oldu da üç yıl geçmeden çatışmada öldürülen PKK’lıların sayısını meydanlarda övünerek anlatan birine dönüşebildi?
Bu dönüşümün nedenlerini merak ediyorum; Kürt ve PKK meselesinin zorluğu Başbakan’ı yıldırmış olabilir; belki güçsüzlük veya yorgunluk hâli, belki çaresizlik ve korkuları, belki iktidar hırsı ve kişisel ihtirasları Başbakan’ı böyle bir dönüşüm serüvenini yaşamaya zorladı. Belki de hepsi. Fakat şöyle bir sorun var; son günlerde artan çatışma ve ölüm haberleriyle Türkiye adeta yangın yerine döndü. Cehennemi yaşıyoruz sanki. Toprağa düşen gençlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bundan dolayı sadece hükümeti suçlamak elbette haksızlık olur; PKK saldırıları karşısında güvenlik güçleri genellikle savunma pozisyonunda duruyor. Fakat hükümetin bu çatışmalara son verecek başka bir çalışması veya girişimi de görünmüyor, bence esas sorun buradan kaynaklanıyor.
Hükümetin aklındaki Kürt meselesi sadece PKK’dan ibaret, böyle olunca diğer bütün çözüm seçenekleri bir anda eleniyor, siliniyor, geriye sadece bu örgütle askerî olarak mücadele etmek kalıyor. Başbakan Erdoğan’ın açmazı maalesef tam da bu. Kürtçe eğitim için Başbakan’ın söylediği şu sözler bence onun meseleye bakışını ele veriyor: “Kürtçe seçmeli dersi yeterli bulmuyorlar. Neymiş, zorunlu olmalıymış. Kusura bakmayın, o kadar da değil.”
Bu ifadelere bakarak Başbakan’ın bu ülkenin en büyük ve en temel sorunu olan Kürt meselesini nasıl algıladığını anlayabiliriz. Ne yazık ki Erdoğan’ın aklında neredeyse Kürt sorunu diye bir sorun yok, bu yüzden de sorun sadece PKK.
Habur ve Oslo sürecinin AKP’nin Kürt meselesine PKK merkezli bir çözüm arayışının yansıması olduğunu yazdığımda itirazlarla karşılaştım. Kürt meselesine PKK merkezli çözüm arayışları AKP hükümetini çözümsüzlüğe sürüklemiştir; eğer hükümet meseleyi PKK’yla sınırlı görmeseydi bugün Kürt reformlarını sürdürüyor olurdu. İktidar büyük bir hevesle kapalı kapılar ardında PKK’yı ikna edip Kürt sorunundan da yırtabileceğini hesaplıyordu; neyse ki hayat bu kadar ucuz çözüm projelerine pirim vermiyor.
Bugünkü çatışma ve ölümlerin kaynağında büyük oranda Kürt sorununun görmezden gelinmesi yatıyor. Silahlı mücadelenin toplumsal gerekçelerini ortadan kaldırmadan, ciddi reformlar yapmadan, Kürtlerin haklarını tanımadan PKK’yı bitirebileceğini sanmak, onu yenebileceğini düşünmek sanırım bir tek bizim güvenlik bürokrasimize ve siyasilerimize has bir özgüven duygusu. Bu güven duygusunun hiçbir başarı şansı taşımadığını belirtmeye sanırım gerek bile yok.
Tekrar Başbakan’a dönelim. Başsağlığı dilemek için aradığı Sırrı Sakık, kendisinden akan kanı durdurmasını isteyerek şunları söyledi: “Evlat acısı çok ağır. Akan kanı ancak siz durdurabilirsiniz. Bu savaşı bitirin kimse evlat acısı çekmesin.”
Başbakan Erdoğan’ın yanıtı şöyle oluyor: “Ben elimden geleni yaptım, ancak karşılık bulmadı.”
Bu sözler Erdoğan’ın samimi düşüncelerini yansıtıyor. Savaşı bitirmek için örgütle temas kurdu. Elinden geldiği kadar makul davrandı. Risk aldı, eve dönüşün yolunu açtı. Bundan dolayı muhalefet onu “ihanet”le suçladı. PKK da Tokat Reşadiye’de ve Silvan’da gerçekleştirdiği saldırılarla Erdoğan’ın bütün beklentilerini boşa çıkardı.
“Ben elimden geleni yaptım” diyen Erdoğan, bu sözlerle bir yere kadar haklı ama şu an kendisini çözümsüzlüğe teslim etmiş durumda. PKK’dan da önce ortada bir Kürt sorunu var, ilk olarak bu görülmeli. Bugüne kadar hükümet, sorunun çözümü için neredeyse hiçbir köklü adım atmadı.Başbakan, PKK için olmasa bile en azından Kürt sorunu için elinden gelen her şeyi yapmalı, çatışma ve ölümleri asgariye indirmenin başka yolu yok. PKK’ya kızıp Kürt sorununu gözden çıkarmak bu ülkeyi felakete götürür.
kurtulustayiz@gmail.com
Yorum Yap