Üç gündür Kilis’te konuşlu 40 kilometre menzilli “Fırtına obüsleri” ile PKK’nın Suriye kolu YPG hedefleri vuruluyor. Türkiye bir fırtınaya yakalandı ve savaşa mı sürükleniyor? Yoksa Türkiye’nin gücü test mi ediliyor? Erdoğan ve AK Parti muhalifleri, hemen Sayın Cumhurbaşkanını suçluyor.

Hükümetin Suriye politikasını eleştirmeyi muhalefet sananlar, acaba bölgemizde uygulamaya konan senaryoların, nasıl asırlık plan ve projeler olduğunu görüyorlar mı? Başbakan Davutoğlu, “Şark Meselesi artık bitmiştir” derken ne demek istedi, kime/kimlere mesaj verdi? Şark Meselesi, temelde Avrupa’nın, Batı’nın meselesidir. Osmanlı’nın, Avrupa’ya ayak basmasıyla depreşen bir Haçlı zihniyetidir. Hedefi, Osmanlı’nın topraklarının parçalanması, Türkiye’nin Avrupa’dan atılması, mümkünse Türkiye’nin haritadan silinmesidir. Sayın Başbakan; Avrupa’ya, Amerika’ya, Rusya’ya, İsrail’e, İran’a sesleniyor. “Vatan topraklarımızı parçalama emelinizi bugün Güneydoğumuzda bir ‘Kürdistan’ kurdurmak suretiyle devam ettirmek istiyorsunuz. Ama biz buna asla müsaade etmeyeceğiz...” diyor. Evet, aynen böyle. Olan bitene böyle bakmalıyız.

Yoksa ABD’nin ikiyüzlü politikasını anlayamayız. “PKK terör örgütüdür ama PYD/YPG terör örgütü değildir” ısrarı, ABD’nin nasıl bir müttefik olduğunu “Johnson Mektubu”ndan sonra bize tekrar hatırlatmıştır. Türkiye; ABD için, işine geldiği yerde müttefiktir, gelmediği yerde hizaya getirilmesi, yeniden terbiye ve ikna edilmesi gereken bir ülkedir. Rusya’nın, bütün dostluk gösterilerine rağmen asıl niyeti de Rus uçağının düşürülmesi ile açığa çıkmıştır. Rusya’nın uluslararası kuralları ihlal ettiği için uçağının vurulmasını bahane ederek Esed’in yardımına koşmasını ve dengeleri değiştirmesini, “Büyük Rusya” hayalinin depreşmesi dışında izah edemeyiz. Şahsen benim de kanaatim Rusya, kendi uçağını bilerek düşürttü.

Irak ve Suriye’yi biz karıştırmadık. Bölgeye bir plan dahilinde müdahale, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle başladı. Sonra yine bir algı operasyonu eşliğinde “Arap Baharı” tezgahlandı. Mısır’da seçimle gelmiş Cumhurbaşkanı Mursi darbe ile alaşağı edildi. Beyaz Saray’dan resmi açıklama bile yapıldı: “Biz darbeye, darbe demek zorunda değiliz...” Demokrasi, özgürlükler ve insan hakları üzerinde titreyen o Avrupa Birliği dut yemiş bülbüle döndü. Mısır’daki darbeyi duymadılar, görmediler, konuşmadılar...

Türkiye bir yangının içine çekilmek isteniyor, doğru. ABD’nin tek derdi, bölgede İsrail’in güvenliğini sağlamak. Bunun için kendilerine Türkiye’den daha yakın gördükleri bir “Kürdistan” kurdurmak peşindeler. Avrupa’nın zamirindeki Haçlı zihniyeti dipdiri. Bunu kendi aralarında değil açıktan ifade ettikleri de çok oldu.

ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül’de düzenlenen intihar saldırıları ile ilgili olarak 16 Eylül 2001’de, ulusal güvenlik konusunda danışmanlarıyla Camp David’de yaptığı istişare toplantısının ardından başkent Washington’a dönüşünde, Amerikan vatandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada, “Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır” demişti.

AB yöneticilerinin zihniyeti bundan farklı değildir. Onlar da yekpare bir Türkiye’nin AB üyeliği yerine, Türkiye’den, Irak’tan ve Suriye’den koparılmış topraklar üzerinde kurulan bir “Kürdistan” ile Türkiye’yi birlikte üyeliğe almayı tercih ederler. Böylece İsrail’in üyeliği ve güvenliği de daha sıkı teminat altına alınmış olur...

Savaşı kimse arzu etmez. Sayın Cumhurbaşkanının ve AK Parti iktidarının savaş istediğini söylemek büyük bühtan ve muhalefet histerisinden ibarettir. Ama soru şudur. Türkiye’yi açıkça bir fırtınanın anaforunda yangının içine doğru çekiyorlar. Koskoca Türkiye, bunu seyretsin mi? Muhalefet, hükümeti suçlayarak bu yangını söndüremez. Bir yanlış yapılıyorsa, doğrusunun ne olduğunu, hükümetin ne yapması gerektiğini söylemelidir. ABD’nin, Rusya’nın, Suriye’nin, İran’ın yaptıklarını görmezden gelip kendi ülkesini baştan suçlu ilan eden muhalefetin durduğu yer doğru değildir.