- 17.04.2013 00:00
Piyanist Fazıl Say, Twitter'da paylaştığı bir yazı nedeniyle 'dinî değerleri alenen aşağıladığı' gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bir malum koro hemen devreye girdi:
“Hani ifade özgürlüğü sadece hoşa giden, zararsız, tepki yaratmaz fikirler için değildi?” diye dikleniyorlar. Bu koroya, bir yıl önce yazdıklarını unutup dâhil olanlar, liberal duruşlarıyla takdir toplamış arkadaşlar da katılıyor. İyi de, acaba bu sanatçı ne demiş de yargılanmış, onu da hatırlatmak, dürüstlüğün gereği değil mi? Dediklerini bilelim, hakikaten ifade özgürlüğü kısıtlanıyorsa, biz de karşı çıkalım. Meseleyi boğuntuya getirip, mahalle baskısı kurma dönemleri bitti. Artık kuru gürültüye pabuç bırakmama dönemindeyiz, bir daha hatırlatalım…
Ne demiş, “arabeski sevmek vatan hainliğidir” lafını da edebilen Fazıl Say, önce onu hatırlatalım:
“Tanrı, uğruna yaşayacağın bir şey mi, öleceğin bir şey mi yoksa hayvanlaşıp öldüreceğin bir şey mi? Bunu da düşün”
“Bilmem fark ettiniz mi nerde yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı. Bu bir paradoks mu? Ateistim ve bunu bu kadar rahat söyleyebildiğim için gururluyum. Irmaklardan şaraplar akacak diyorsun, cenneti ala meyhane midir? Her mümine huri vereceğim diyorsun, cenneti ala k.....e midir?”
Say'ı savunanlar, bunları da yazarak savunsunlar. Bu milletin imanına, değerlerine saygısızlığın, ifade özgürlüğüne girdiğini savunuyorlarsa onu da bilelim.
İfade özgürlüğü sınırsız değildir. Bugün, ifade özgürlüğü arkasına sığınarak Fazıl Say'a sahip çıkan Hürriyet gazetesinin internet sayfasından bir bölüm aktarayım (4 Şubat 2006): “Dine hakaret fikir değil. İnsanların inançlarını zedeleyici yazılar, karikatürler ya da filmler fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiyor. Hürriyet'in yaptığı araştırma, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu konudaki içtihadını ortaya çıkardı. Müslüman dünyası Hz. Muhammed karikatürleri yüzünden ayakta. Karikatürlerin fikir özgürlüğü çerçevesinde yayınlandığı söyleniyor. Oysa AİHM'nin bu çatışmaya son noktayı koyacak, içtihat niteliğinde iki kararı bulunuyor. 1- Otto- Preminger kararı: Hıristiyanlığa ve İsa'ya hakaret içeren film, fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Avusturya yasaklamakta haklıdır. 2- Yasak Tümceler kararı: Bu kitap Allah'a ve dine hakaret içeriyor. Fikir özgürlüğü İslam'a hakareti içermez. Türkiye yasaklamakta haklıdır.”
Fikir, duruş ve gazeteciliğini takdir ettiğim, bugün “beni de Fazıl say!” diyen Cüneyt Özdemir arkadaşımızın, geçen yıl yazdıklarını hatırlayalım (24 Nisan 2012): “Fazıl Say, şu aralar yabancı ajanslara ve dergilere kendisinin ‘ateist' olduğu için Tokyo'ya gitmek zorunda kaldığını ima eden demeçler veriyor. Anlayacağınız, arabeskten tutturamadı, suya tirit laiklik anlayışı da işe yaramadı geriye kala kala ateistlik kaldı. Hepimiz biliyoruz ki hiç kimsenin Fazıl Say'ın dini imanı ile derdi yok, ancak Fazıl Say'ın bu ülkenin inançlı insanlarının dini imanı ile derdi büyük. En olmadık zamanlarda kel alaka tweetlerle bu ülkenin mütedeyyin insanlarını rencide etmekten sakınmıyor. Dalga geçiyor, alay ediyor. Bunu yaparken altına imzasını attığı bir çıkış olsa yine saygı duyarsınız. Öyle de yapmıyor kimi zaman başkasının yazdığını retweet ediyor, kiminde “ben demedim ‘şair' dedi” diyerek kıvırmaya çalışıyor. Yalan söylediği anlaşılınca da işi demagojiye vurup kendi yarattığı mağrurluk edebiyatından kişisel bir mağduriyet çıkartmaya çalışıyor.”
Ben de tam bunları diyecektim… h.gulerce@zaman.com.tr
Yorum Yap