- 25.01.2013 00:00
Dün, TBMM’de gergin görüşmelerin ardından anadilde savunma hakkı getiren kanun maddesi kabul edildi.
Biliyorum, bazıları hemen bu adımların Türkiye’yi bölünmeye götüreceğini söyleyecekler. AK Parti’nin görevinin zaten bu olduğunu mırıldanacaklar. Siyaset zemininde, MHP ve CHP içindeki ulusalcılar bunu yüksek sesle ifade ediyorlar. İşte dün Meclis’te MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural tasarının; “Oslo görüşmelerinde varılan mutabakat ve terör örgütünün dayatması sonucu getirildiğini” söyledi. CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, AK Parti’nin, Türk ulusunu tarihten silmeye, Türk vatandaşlığını tarihten silmeye dönük olan girişimlerinde, BDP ile işbirliği yaptığını iddia etti.
En tabii insan hakkının, anadili öğrenme, anadilde eğitim yapma hakkının oy kaygısıyla, siyasî hesaplarla ve Türkiye’de statükoyu devam ettirme adına engellenmeye çalışılması demokrasiyle de bağdaşmaz, vicdanla da, insanlıkla da...
Evet, artık Kürt vatandaşlarımızın anadilde eğitim yapma hakkını da savunabilmeliyiz. Tepki alacağını bilerek böyle net söylüyorum. Üç sebepten dolayı: 1. Dil Allah’ın ayetlerindendir. Kürt vatandaşlarımızın Kürtçe konuşması, yazması, savunma yapması, belediye meclislerinde yer isimlerini Kürtçe koymaları onların insan hakkıdır, demokrasinin gereğidir. 2. Ben Türkçenin, resmî dil olarak bu topraklardaki gücüne inanıyorum. Kürtçe eğitim hakkıyla, Türkiye’de yaşayan, tahsil yapan Kürt vatandaşlarımız Türkçeyi öğrenmekten, konuşmaktan ve yazmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Hele Türkçe Olimpiyatları’nın yapıldığı, Türkçenin bir dünya dili haline geldiği günümüzde, ben Türkçemize güveniyorum. 3. Kürtçe eğitim hakkı, bölünmeye değil, kaynaşmaya giden yolu açacaktır. Kürt vatandaşlarımız en tabii haklarının verilmesiyle, ikinci sınıf vatandaş hissinden kurtulacaktır. Terör örgütünün ve ırka dayalı Kürt milliyetçiliği yapanların elinden en büyük kozları alınacaktır.
Adına İmralı süreci dediğimiz bu süreçte, toplumun büyük çoğunluğunu saran bir umut var. Terör örgütü silahları bırakır, iç barışın önü açılırsa Türkiye, hayallerimizin ötesine geçen bir sıçrama yapar. Geldiğimiz nokta akan kanın durması, anaların gözyaşının dinmesi için tarihî bir fırsattır. Bu fırsat, ırkçı zemine oturtulan milliyetçilikleri savunarak, çarpıştırarak heba edilmemelidir. “Önce insanız” demeliyiz. Önce insanız, sonra Müslüman’ız, Türk’üz veya Kürt’üz… Kaldı ki bu ülkede gayrimüslim azınlıklar, farklı inanç sahipleri, inançsızlar da var. Önce insanız demeden, gerçek demokratlık olamaz. Herkes kendisi için demokrasi isterse uzlaşamayız. Önce insanız demeden hoşgörü olmaz, kibir olur, üstünlük iddiası olur, başkalarını ötekileştirme olur… Milliyetçilik; milletimizin, nesillerimizin, ülkemizin geleceğini düşünmektir. Vatan dediğimiz bu topraklarda, hissiyatımızın, siyasî hesapların üstüne taş basıp huzur içinde, barış içinde, istikrar içinde yaşamayı istemektir.
Neredeyse bir asırdır birbirimizle çatışıyoruz. Vesayet dediğimiz bir zihniyet bizi birbirimize düşürdü. Enerjimizi, gücümüzü birbirimize karşı kullanıyoruz. Farklılıklarımız düşmanlık sebebi oldu. Şimdi zor bir geçide geldik. Farklılıklarımızı zenginlik kaynağı göremezsek, birbirimizin konumuna saygılı olmayı başaramazsak üzülmeye devam edeceğiz...
Yorum Yap