Mesele, Erdoğan ve Gül ile mi ilgili?

  • 2.11.2012 00:00

 29 Ekim’de Ankara Ulus’ta gösteri yapan kalabalıkların önündeki bir barikatın kaldırılması, enteresan şekilde, “yönetimde çift başlılık” tartışması başlattı… Bir barikatı kimin kaldırdığı merakından, böyle bir tartışma çıkması, siyasetteki stres birikimi gerçeği dışında açıklanamaz.

Tartışmanın tarafları, Sayın Erdoğan ve Sayın Gül gibi görünse de, meselenin çözümünü şahısların dışında aramak zorundayız. Meselenin özü, 2014’te cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgilidir. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı en az yüzde 51 oy oranı ile Çankaya’ya çıkacak. Meşruiyetini halktan alan güçlü bir cumhurbaşkanımız olacak. İktidar partisinin aynı oy oranı ile işbaşına gelmesi kolay değil. Bir de koalisyon dönemlerini düşünün. Yani bundan böyle, cumhurbaşkanı, halkın teveccühünü başbakanlardan daha fazla kazanmış olacak. 1982 Anayasası’nın getirdiği bugünkü sistem devam ederse, 2014’ten itibaren Çankaya-hükümet ilişkileri problemli bir zemine kayacaktır.

Mesele Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla ilgili değil. Tekrar edeyim, meseleyi şahsilikten arındırarak ele almalıyız.  Bunun için elimizde önemli bir fırsat, önemli bir imkân da var. Sivil, demokratik yeni anayasa… Bu anayasada yönetimle ilgili en evvel cumhurbaşkanının görev ve yetkileri belirlenmelidir. Halkın seçtiği ve güçlü konumuyla yeni cumhurbaşkanının varlığı, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemini gerekli kılıyor mu? Böyle bir değişiklik için Meclis’ten yeterli destek çıkar mı? Çıkmazsa, parlamenter sistemin özü korunarak, cumhurbaşkanının yeni konumuna, orta yol bir formül bulunabilir mi? Bunları tartışmak zorundayız.

Diyelim ki, başkanlık ve yarı başkanlık konularında anayasa değişikliği için yeterli sayının bulunamayacağı görüldü. Mevcut durumun korunması zaruretini herkes kabul etti, mesele işte o zaman şahsileşecektir. O da şudur: Sayın Erdoğan haklı olarak, halkın seçeceği ilk cumhurbaşkanı olmak isteyecektir. Haklı olarak, çünkü kurduğu parti ilk seçimde iktidar olmuş, daha sonra üst üste oy oranlarını artırarak ve yüzde 50 gibi bir başarıyla AK Parti, iktidarını perçinlemiş. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Sayın Erdoğan, “ben adayım” dediği anda AK Partili başka bir adayın şansı olabilir mi? Bu durumda bütün mesele, Erdoğan Çankaya’ya çıktığında, başbakanın kim olacağıdır. Sayın Erdoğan katıldığı televizyon programlarında, hep Özal ve Demirel’in Çankaya’ya çıktıktan sonra partilerinin kapanma noktasına savrulduğunu hatırlatmıştır. Herkes görüyor ve kabul ediyor ki, başında Recep Tayyip Erdoğan’ın olmadığı bir AK Parti, ışıltısını kaybedecektir. Mevcut durumda Çankaya’ya çıkan Erdoğan partisini Çankaya’dan yönetemez. Bu durumda da AK Parti’nin zafiyeti, Türkiye’nin istikrarına indirilen bir darbeye dönüşecektir.

Şahsen ben daha önceki bir yazımda (13 Haziran 2012) başlıkta ifade ettiğim; “Partili cumhurbaşkanı teklifine evet” demekte ısrarlıyım. Bu konuda “Türkiye, diktatörlüğe gider” eleştirilerine de, sistem yeni anayasada bütünlük içinde ele alınmalıdır, cevabını veriyorum. Yani Siyasi Partiler Yasası demokratikleştirilmeli, yerel yönetimler güçlendirilmeli, seçim barajı yüzde 3’e inmeli, Türkiye milletvekilliği olmalı, daraltılmış bölge seçim sistemi ile milletvekilleri temsil gücüne kavuşmalıdır. Bunun yanında kuvvetler ayrılığı netleşmeli, yargı bağımsızlığı gerçekten temin edilmelidir. Bu çerçevede “partili cumhurbaşkanı”nın, çift başlılık tartışmalarını bitireceğini ve yeni Türkiye’nin ihtiyacı olan yönetim kabiliyetinin sağlanacağını düşünüyorum…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums