- 14.11.2013 00:00
Başbakan Mısır, Suriye fatihi gibi davrandığında, AB’ye ABD’ye Batı dünyasına rest çekip, siyasal İslam’ın dünya lideri gibi bağırıp çağırdığında, Gezi olaylarında, Taksim’e karşı Kazlıçeşme, Mısır darbecilerine karşı Saraçhane Meydanı’nı Rabia Meydanı yapıp kendi gibi düşünmeyen herkesi darbeci ilan ederek cihat çağrıları yaptı..
Bugün Başbakan’ın ağzından haftalardır ne Mısır, ne Suriye ile ilgili tek kelime çıkıyor. Feryat figan eden partizan medya, partizan yazarlardan da tısssss yok.
Ne oldu, Mısır ve Suriye’ye ye demokrasi mi geldi. İHVAN iktidar mı oldu, Esad gitti mi?
Yarı resmî “el ahram” gazetecileri ve yazarları, “penguen” hikâyeleri anlatıyorlar.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011’den sonra kurguladığı ideolojik söylemlerine, politik diline, muhalefete yönelik, nefret, aşağılayıcı, ötekileştirici söylemlerini eleştirdiğimiz zaman, bu eleştirileri TMSF- devlet basını- el ahram- ajitatör-propagandist yazarları; bunlar “Demokrasinin ve Barışın” “Başbakanını yıpratmaktır”, nasıl olur da tünelin ucundaki ışığı görmezsiniz diye kendilerini parçaladılar. Öylesine heyecana kapıldılar ki, bu sevda uğruna içinde bulundukları gemiyi batırmaya niyetlenip Başbakan’ın ‘devlet-i âli’sinin medya gemisine ışınlanmak için, kendileri giderken, deklarasyon hazırlayıp... “gemi batıyor, gemi batıyor” diye herkesi karaya çıkarttılar. Deklarasyoncu öncüler karaya çıkınca Başbakan’ın devlet medyasına hicret ettiler; yaya kalan gemi yoldaşlarını da “serbestiyet” dolmuşuna bindirdiler.
HERKES EMRİNİZ BAŞIM ÜSTÜNE DEMEZ
Başbakan’ın son söylemlerini herkes tartıştı. Ben bu konunun ne özüne, ne felsefesine ne de İslam Fıkıh’ına (zaten bilgim yok) gireceğim. Zaten Başbakan her şeyi biliyor. Siyasi lider olma ile bakan dükkânı sahibi olma, aile babası olma ile ülkeyi yöneten başbakan olma, inanan biri olma ile bütün inanların ve inanmayanların rehberi olduğuna inanan bir ruh hâli içinde. Bunu bir tekke, cemaat içinde yapsa, bu ülkenin zenginliği sayılır. Bu ülkenin başbakanına ve partisine, devletin bütün kurumları, maliyesi, askeri ve polisi, bürokrasisi, eğitim sistemi, turizmi, dış politikası, sporu, bizim vergilerimizle, bizi iyi yönetmesi için “emanet” verilmiştir.
Ama siz, size emanet edileni kendi özel mülkünüz gibi görüp istediğimi yaparım diyorsanız... kusura bakmayın 2013 yılında buna “emriniz başım üstüne” demezler.
Başbakan’a eleştirel söz söylenmesin; ama o, yasa, hukuk, yetki sorumluluk tanımaksızın herkesin her şeyine karışsın! Hakiki Müslümanlar daha iyi bilirler, Hz. Muhammet bile kendine böylesi yetki görmemiş, hiçbir halife bu kadar fütursuz olmamış.
İktidar, güç ve erkin hazzına kapılan bütün liderler, önce haz duyarlar, tabiri caizse ayakları yerden kesilir, tepeye, en tepeye doğru tırmanırlar ve geriye dönüp baktıklarında yalnız olduklarını görürler. Yalnızlaşırlar. Yalnızlaşan liderlerin kaybetme korkusu içlerini kemirmeye başlar. Yalnızlık ve korku, bulunduğu konumu kaybetme korkusuyla birleşince, çevresindeki bütün dostlarını düşman görmeye, onların kendini alaşağı edeceğine, komplolar düzenlediklerine inanır. Kendine güvendiğini düşündüğü insanlardan kalkan oluşturur. Ya da oluşturduğunu sanır. Lider kendini güvende sandığında, çevresindeki yeni kalkan iktidarın nimetlerin tarumar eder, iktidara tırmanır, bir süre sonra iktidarda yalnız olan lider mi iktidar, yoksa ona kalkan olanlar mı iktidar karışır ve varoluş için, lider ve çevresi birbirine kenetlenir.
Böylesi lider ve iktidarın tarihte onlarca örneği var. Bu lider tipleri otoriter ve diktatördür.Venezuela lideri Nikolas Maduro, bir teknoloji şirketinin “fiyatları çok yüksek” dedi diye, askerî birlikler “halkın yararını gözeterek” şirket merkezini basıp, TV, bilgisayar, vs... yağma ettiler.
Bizim başbakan da, Gezi eylemleri sırasında “tencere-tava çalanları ihbar edin” dedi, şimdi de,kızlı erkekli öğrenci evlerini ihbar edin diyor.
YANAĞINI OKŞAYANLAR BİLE İSYAN ETTİ
“Kediyi adıyla çağırmak” kediye hakaret olmayacağı gibi, ideolojik ve siyasi duruşu otoriter olan, dikta eğilimini olguya dönüştürmek için cirit atana da adıyla hitap etmek lazım. Adı komüniste çıkmış olanlar, liberal demokratlar, özgürlükçüler... Zaten kötü niyetli olanlar “Başbakan’ı yıpratmak” istiyorlar. Son tartışmada Başbakan’ın yanağını okşayan “abi”, 27 Mayıs’ın, 28 Şubat’ın mağduru, başörtüsünün yılmaz savunucusu, abla/ bacı da Başbakan’ı yıpratmıyorlar mı?
huscakir56@yahoo.com.tr
Twitter: @huseyincakir1
Yorum Yap